18. B Ö L Ü M

126 23 2
                                    

Acaba rüyada mıyım? Gerçi rüyamda bile Beyazıt neden sinirli sinirli bana baksın ki. Biz nasıl evli olacağız ayrıca şaka yapıyor olabilir mi? Tekrardan gözlerimi ovup evlilik cüzdanının içini açtım.

Benim ve Beyazıt'ın resmi.

"Nasıl yani?" Dedim kendimi daha fazla tutamayarak.

"Sen kapıyı dinlediğin için gayet iyi anlamışsındır." Dedi ve gitmek için adım attı.

"B-beyazıt. Lütfen anlamıyorum." Diyerek onu durdurdum. Beyazıt nefes vererek

"Artık kimse Doğan'a zarar vermek için seninle uğraşmayacak. Sen Levlâ Eraslan'sın."

"Tamam da.. Bu cüzdan sahte mi?"

"Gerçekten de evlenmeyecektik değil mi?" Dedi. Gözlerimi devirip cüzdanı yatağa attım. Çok meraklıydım ya.

"Levlâ inan kimse sahte olduğunu anlamaz. Birçok devlet dairesinde bile rahatlıkla işlem yapabilirsin. Babanla bir bağın kalmadı. Bu evliliğin sahte olduğunu sadece sen ve ben biliyorum. Ancak!" Diye sesini yükseltti ve bana doğru eğildi. İşaret parmağını aramızda sallayarak

"Benim soyadıma yanlış bir hareketin sakın olmasın." Dedi yüzüme doğru tıslayarak.

Sabah sabah bu ne güzel bi uyandırma oldu. Sadece başımı sallarken Beyazıt doğruldu.

"Hadi artık kalk. Akşam için hazırlıklarını tamamla."

"Ne hazırlığı?"

"Akşam evlendiğim için bir davet düzenleyeceğim. Daha sonra bu evden ayrılacağız. Sana her şeyi harf harf anlatamam değil mi?" Dedi. Sinirle ağzımı açmışken Beyazıt'ın telefonu çaldı.

Telefonla konuşarak odadan çıkarken ben on dakika boyunca olanları algılamaya çalıştım. Ben kağıt üzerinde de olsa evliyim artık. Ne hissedeceğimi bilemedim. Sonunda yataktan kalkıp yüzümü yıkadım. Ayna da kendime baktım.

Levlâ Eraslan.

Ailemin tepkisi ne olurdu acaba. Özellikle annemin bastırarak söylediği Handemirci'sin unutma lafından sonra. Canım annem beni ateşe atmaktan hiç çekinmez. Ama asıl merak ettiğim Emir'di. Akşam burada olacağını sanmıyorum ama en kısa zamanda haber gider. Kalbi acıyla yok olsun istiyorum.

Yüzümü kuruturken kapı çaldı. Benim bir şey dememe fırsat vermeden Tuğba kapıyı açıp içeri daldı. Sırıtarak bana bakıp

"Ay kızım ne fenasın. İnsan söyler evleniyorum diye. Bir de Beyazıt Beyle." Dedi.

"Sabah sabah bu ne enerji." Diye mırıldanıp havluyu bi kenara attım.

"Levlâ evlendin. Ev-len-din."

"Ve yeni uyandım."

Tuğba ne kadar heyecanlı olsa da şu an için onunla aynı duyguyu paylaşamam kafamda binlerce düşünce var zaten. Yine de

"Hadi gel kahvaltıya kataloglara da bakarız." Dedi Tuğba.

"Ne kataloğu?"

"Akşam giyeceklerin için."

Akşam düzenlenecek davet ve buradan gidiş. Başımı salladım ve olabildiğince gülümsemeye çalıştım. Mutfağa gidene kadar Tuğba yine bir şeyler anlatıyordu. İçimde feci bi duygusallık var ağlamamak için kendimi zor tutuyorum.

Bu histen dolayı Hülya ablanın ısrarlarına rağmen kahvaltıyı yapamadım. O kadar çok midem bulanıyor ki sanki gözyaşlarım mideme doluyor da taşacakmış gibi hissediyorum.

Esir -40Günah-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin