7. B Ö L Ü M

219 23 0
                                    

Kapının çalındığını, adım seslerini ve masanın üstüne konan tepsiyi duymama rağmen gözlerimi açamadım. O kadar geç uyumuştum ki Hülya ablanın getirdiği öğle yemeğini bile yemek için uyanamadım.

"Kızım. Sen iyi misin?" Diye fısıldadı Hülya abla. Buz gibi el alnımla buluşunca irkildim.

"Kenan. Oğlum Melek Hanım'ın doktorunu mu çağırsak Levlâ için. Ateşi var bu kızın." Dedi.

Melek mi?

Melek kim?

"Doktor iki gün sonra gelir eve abla. Gelince bakar." Dedi Kenan.

Hülya abla onaylayıp ikiside odadan çıktıktan sonra gözlerimi açıp yatakta doğruldum. İçinde deli gibi merak vardı. Melek kim ve doktor neden eve geliyor? Melek nerede acaba, burada yaşıyor olamaz değil mi? Olsa mutlaka görürdüm saçmalık.

Gerçekten kendimi o kadar bitkin hissediyorum ki.. Hiç uğraşmadan tekrar yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama terler içinde ve boğazımdaki keskin acıyla tekrar uyandım.

Kendime gelirim umuduyla banyoya girip ılık suyla duş aldım. Kıyafetlerimi giyerken aklımda hala aynı soru var: Melek kim?

Demirlenmiş pencereleri açarken havayı içime çektim. Uyurken berbat rüyalar gördüm hepsi Emir'in 8 kişiyi öldürmesiyle ilgiliydi. Kime neye inanacağımı bilmiyorum. Ya da ne yapacağımı.. Şimdi özgür olsam neler yapardım düşünmeye başladım. Bu havanın keyfini mutlaka çıkartırdım.

Bitkin halimden çıkmaya çalışarak kendime gelmeye çalıştım. Yüzüm bembeyaz kesilmişti, göz altlarım mosmor duruyor, yanaklarım içine çökmüştü. Tam bir kabus gibi görünüyorum. Yine de saçlarımı örüp odadan çıktım.

Bu felaketi böyle atlatmaya çalışacağım. Sanki evimdeymişim gibi hep ne yapıyorsam onu yapacağım bu faciadan bu insanları umursamadan kurtulacağım.

Asla onlar gibi olmayacağım.

Kapıdan çıkıp bahçeye indiğim an iki adam önümde belirdi.

"Nereye!" Diye çemkirdi biri.

"Buraya! Hava alacağım." Dedim onun sesini taklit ederek. Adamlar birbirine bakıp

"Beyazıt Bey'den izin aldın mı?" Dedi.

"Ben siz değilim. Benim tasmam yok." Dedim.

"Yerden bitmeye bak!" Deyip üstüme geldi biri. Arkadaşı onu sakinleştirirken

"Beyazıt Bey'e git söyle. Başıma iş açma! Yürü!" Diye bağırdı.

Sinirlendirmenin verdiği hazla gülümseyerek tekrar evin içine girip Beyazıt'ın odasına çıktım. Bir iki saniye kapının önünde öylece durdum. Hiç muhatap olup yüzünü görmek istemiyorum aslında.

O parayı alınca beni bırakacaktı ama yalan söyledi.

Yalancı herif!

Derin nefes alıp kapıya vurdum. İçeriden Beyazıt'ın gel komutunu duyunca içeri girdim. Beyazıt her zamanki gibi masasında ve kağıtlarıyla birlikteydi. Bu adam ne iş yapıyorda böyle çalışıyor?

Klasik Beyazıt olarak mimiksiz dümdüz bir ifade ile bana baktı. Fazla masasına doğru gitmedim bu yalancı heriften ne kadar uzak dursam iyi.

"Bahçede oturmak için senden izin almam gerekiyormuş. Bi kağıda kaşe falan basta aşağıdaki adamların beni rahat bıraksın." Dedim alaycı tavırla. Beyazıt kaşlarını çatıp arkasına yaslandı.

Esir -40Günah-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin