Sevgili Wattyciler biraz geç olucak ama Ramazan ayınız mübarek olsun.Hepinizin tatili umarım güzel geçiyordur.
Bu bölümü güzel ramazan ayında tabletten yazmak kadar zor bir şey olamazdı ve ben bunu başardım.Ben Kerem kitabıyla ilgili kapak yapmak isteyen bana hiç soru sormadan kitabı okuduğu kadar ki hayal gücüyle kapağı tasarlayıp bana mesaj bölümünden atarsa mutlu olurum.Yeni bir kapağa ihtiyacımız olduğunu söyleyen okuyucular var çünkü.Tamam uzattım biliyorum kitabı sevdiyseniz destek verin.Amacım sizi okurken eğlendirmek,farklı şeyler hissettirmek.Hadi fazla tutmiyim sizi.Kendinize iyi davranmayı unutmayın Wattyciler :)Bu bölümü okurken dinlemeniz gereken şarkı (bence) : -Years&Years / King
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Saat 06.30
Yine bir cuma sabahı kalkıyordum,her zamanki gibi isteksizce.Ama kendimi iki şey sayesinde teselli ediyordum.Birincisi bugün cumaydı,yani haftanın son okul günü.Diğeride 2 hafta sonra MEB'in biz gariban öğrencilere verdiği,en güzel hediyenin yani yaz tatilinin başlayacak olmasıydı.Gözlerimi açamıyordum,beynim uyuşmuştu sanki.Dünki olanlar aklıma gelir gibi oldu ama bunları lavaboda yüzüme soğuk suyu yapıştırınca bir anlık unutur gibi oldum çünkü su;İstanbul şebekesinden da değil de sanki Everest'in tepesindeki sulardan geliyordu.Bir an için belediye başkanımıza bu hizmetinden dolayı azcık sövmüş olabilirim .s.s.Bu sert soğuk su darbesinden sonra kesinlikle kendime gelmiştim.Ayna karşısında siyah t-shirtimi üstüme geçirdiğim de,her saç telimin birbiriyle savaş halinde olduğunu,ya da bir diğer deyimle birbirlerini çok sevdiğinden iyice sarıldıklarını gördüm.Yani saçlarım facia görünüyordu.Bu şekilde okula gidemezdim diye içimden geçirdim ki,annem aşağıdan; "Kereeem geç kalıcaksın acele et !!!" diye bağırışı ve benim 'Geliyorum!!!'diye cavap vermem,beni bi maratonun içine sokmuştu bile.Bu benim saçımı okula giderken yıkamayı akıl ettiğim zamanlarda annemin 'acele et' demesiyle başlayan bi maratondu.Olimpiyatlara bu dal konulsa kesin altın madalya bendeydi.Bu maratonda şöyle bi şey oluyordu ki;Kerem adında ki öğrenci saniyeler içinde üzerinde ne varsa çıkarıp,uçarak banyoya girer.Ardından kafasını sıcak suyun altına acı hissetmeyen bi tavırla sokar ama malesef her zaman acıyla kafasoını geri çeker.Ardından suyu biraz daha ılıklaştırıp kafasını tekrar suyun altına bırakır ve eline geçirdiği şampuanı saçına uygular.(Kitabı yeni okuyan okuyucularımız lütfen kitabı kütüphanelerinden kaldırmasınlar,bu bir şampuan reklamı değildir sjsjsjsj).Ardından havluyu kafasıyla birleştirircesine bütünleştirip kurutmaya çalışan Kerem,bir yandan kuruturken diğer yandan da üzerini giyer.Böylece maraton tamamlanmış olur.Afiyet olsun asffgdgf
Maratonu tamamlayıp,merdivenlerden koşarak indiğim de,annemin her zaman olduğu gibi kahvaltıyı bitirdiğini ve çantasını almak için odasına girdiğini gördüm.Anneme; "Saat kaç anne?" diye sorduğumda kavhaltı yapmak için oturmuştum bile.Annem seslenip "Yine banyo yaptın dimi,ben sana okuldan geldiğinde şu banyo işini hallet demiyo muyum oğlum,saat 7 oldu" dedi.O an saatten çok,annemin beni daha görmeden banyo yaptığımı anlaması ve üstüne bana kızması ilgimi çekmişti.Ben gülümseme engel olamayıp "Tamam anne." dedim.Annem çantasını alıp çıkarken her zaman yaptığı gibi alnımdan öpüp,"Allah zihin açıklığı versin oğlum" dedi ve gitti."Anne beni öpmeğğgg" diye isyan edesim vardı ama bugün cumaydı moral bozmaya hiç gerek yoktu.Kahvaltımı ışık hızında yaptıktan sonra çantamı koltuğun üstünden alıp,evden çıktım.Her zamanki gibi okul yolunda yürürken benden bi şey eksikmiş gibi hissettim sanki bi parçam yoktu yanımda.Ne olduğunu düşünürken bi yandan okula doğru yürümeye devam ediyordum.Tam okula bi 50m. kalmıştı ki;yolda bastonlu bi amcanın telefonunu neredeyse gözünün içine kadar yakın tutup,muhtemelen saatin kaç olduğunu görmeye çalışmasıyla durdum.Çünkü unuttuğum şey o an aklıma geldi cep telefonum.Onsuz okul geçmiyordu.Yaşayan Ölü Cevdet'in dersinin sıkıcılığını yok eden yaşam kaynağımdı o.Ve bugün Yaşayan Ölü'nün dersi vardı.Yani benim telefonu almam gerekiyordu.Hiç arkama bakmadan eve doğru yardırmaya başladım.Bazı dikkatli okuyuclarımız;"Neden çantanı okula bırakıp koşmadın?" diye sorabilirler ama ders başlamak üzereydi.Yani okula girsem geri telefon için çıkamazdım.Bekçi Semih abi bırakmazdı.Neyse eve nefes nefese vardım ve telaşla yedek anahtarı bulmak için iki elimle pantolonuma ufak bi operasyon yaparak,anahtarı kısa sürede buldum.Anahtarla kapıyı açıp ayakkabılarla birlikte odama doğru çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben KEREM #wattys2016
Teen Fictionİstanbul'un Beykoz ilçesinde,balta girmemiş ormanların içinde garip bir okul.Okulun garipliği öğretmen ve öğrencilere de yansımış gibi.Kerem ve Murat'ın Büşra kavgasıysa okulun vazgeçilmezlerinden.Ya Yaşayan Ölü Cevdet'e ne demeli? Sapsarı dişleri v...