İstemiyerek de olsa Murat'ın istediği yere gidicektim.Murat;
"Biraz yüricez popicik,senin için sorun olmaz umarım ?"
"Bana popi demeyi kes Murat."İsmini bilmem onu sinirlendirmişti.
"Ssen,ismimi nerden biliyosun?"
"Aynı okuldayız Murat." dedim pis pis sırıtarak."
"Öyle olsun" derken çok sinirliydi kıl kuyruk.
"Dümdüz yürü" dedi bıçağı göstererek.
Ve sonunda yürümeye başlamıştık.Karanlık sokaklardan geçtik ve sonunda semtin en tenha en sessiz yerlerine gelmiştik.
"Nereye gidiyoruz." diye sordum dayanamayarak.
"Geldik sayılır."
Ve bunu dedikten 5 dk. sonra terk edilmiş bi binanın önündeydik.Burası cidden terk edilmişti.Ayrıca bu piskopat burayı nerden bulmuştu.Kapının önüne geldiğimizde;
"Önüme geç." içeriye ben önde bıçaklı piskopat Murat arkada girdik.2 katlı bi yerdi.Bana merdivenleri işaret ederek ;
"Yukarıya çık." dedi.
Yukarıya çıktığımda Ahmet'in sandalyede gözü morarmış bi şekilde,daha bu sabah tuvalette dövdüğüm Murat'ın hizmetkârı o çocukta Ahmet'in yanıbaşında sigara içiyordu.Beni görünce sigarayı yere atıp ayağıyla söndürdü.
"Ahmet noldu sana kardeşim diyip tam Ahmet'in yanına giderken,Murat arkamdan sırtıma bi tekme sallamasıyla kendimi yerde bulmam bir oldu.Sırtım feci derecede acıyordu.Yerde yüzüstü uzanmıştım,hareket edemiyordum,etmeye çalıştığımdaysa belime ağrı saplanıyodu sanki.Sonra Murat ben yerdeyken Ahmete bi yumruk attı.Ahmet elini kolunu kıpırdatamadığı için yüzünüm acısını daha fazla hissediyordu.Murat;
"Bu gece sizin için hayatınızın en kötü gecesi olcak çocuklar"
"Erkek olsaydın eşit koşullarda,kavga ederdik Murat."
"Peki öyle olsun.Bak ben ellerimi açtım seni bekliyorum hadi döv beni,hadi !!!" dedi ve bana doğru geldi.Eğildi;
"Seni bu gece bitiricem popicik" dedi ve bi kahkaha kopardı.Bu beni ciddi anlamda deli etmişti.Belimin acısını unutmuş Murat'ın 'ülke kazanmış padişah' modlarına girmesini izliyordum.Bu çocuk cidden güzel bi dayağı hak ediyordu.Murat ayağa kalktı;
"Büşra'yı bana ayarla demem seni çok kızdırmış anlaşılan popicik"
"Büşrayla alakası yok beni delirten sensin Murat." dedim bağırarak.
"Peki,öyle olsun." Ahmet'in yanına gitti ve kulağına eğilip;
"Mantıksız değil mi sencede Ahmet ?,yqni sen burda bu kadar dayağı hak edicek bi şey yapmadın,senin burda olmanın nedeni karşındaki çocuk Ahmet.Onun yüzünden burdasın,onun en yakın arkadaşı olduğun için burdasın."
Kesinlikle farkındayım.Bu çocuk beni deli etmeye çalışıyo ve bunu kısmen başarıyodu da.
Ahmet gerçekten bu kıl kuyruğun söylediği gibi benim en yakın arkadaşım,kardeşimdi.Onunla çocukluk arkadaşıydık,onunla farklı bi bağımız vardı.Ben hastalandığımda okula gitmesem; oda bi bahane bulup okula gitmez tüm gün benim yanımda durur espiriler yapıp beni güldürüp, eğlendirmeye çalışırdı.Hatta okulun son günlerinden birinde tüm sınıf sıcaktan dersi dinlemiyo ama Yaşayan Ölü Cevdet azimle tahtanın boş olan bir yerini arayıp soru sıkıştırmaya çalışırken Ahmet sınıf için kendisini feda etmiş ve " Hocam çok sıkıldığğggğ" diye anırmıştı.Bu kendi ölüm fermanını imzalamak gibi bi şeydi ama Ahmet hoca onu müdürün odasına götürür ve ders kaynar diye böyle bi hareket yapmıştı.Gelde bu çocuğa kardeşim deme .s.s
Ahmet'in bu kadar fedakar bi çocuk olmasının altında yetim olmak yatıyodu sanırım.Babası onu doğururken ölmüştü.s.s Allahım affet.
Babası bir trafik kazasında önüne birden çıkan arabaya çarpmış ve paramparça olan arabada sıkışıp vefat etmişti.Ali amca Ahmetle ben 8 yaşındayken vefat etmişti yani babası öldüğünde Ahmet babasının yokluğunu fark edebilecek bi yaştaydı.Bu yüzden Annesiyle o bir çok fedakarlıkta bulunuyorlardı.Kısaca özetlersek Ahmet çok akıllı,sadık,ve bi o kadar da yakışıklı bi çocuktu.Ama öyle bi yapısı vardı ki biri ona 'yakışıklısın' dese hemen kızarır,değilim diyip konuyu değiştirmeye çalışırdı.Böyle de mütevazi bi çocuktu işte.
Ben tüm bu anıları gözümda canlandırırken aklıma gerçek dünyaya geçmek geldi.Kafamı kaldırdığım da Murat'ın elinde bi iğne ve bi lastik vardı.'Murat'ın hizmetkârı' ayağıyla sırtıma bastırdı.Acısı azalan sırtım şimdi daha fazla acıyordu.Murat Ahmet'in bi kolunu çözdü.Ahmet'in gövdesi ayakları ve diğer kolu bağlıydı bi şey yapamıyordu.Murat Ahmet'in koluna lastiği bağladı ve eklem yerini yukarısına iğneyi yaptı.İğnedeki sıvının yarısı Ahmet'in damarlarındaydı şuan.Murat bana doğru yürüdü ve "kolunu uzat" dedi.
"Uzatmıyorum var mı?"
"Sen bilirsin" demesiyle sırt üstü çevirdiler beni.Ayaklarımı 'Hizmetkâr' kollarımı Murat tutuyordu.Lastiği debelenmeme rağmen bağladı iğneyi zorlansa da yaptı.Olan olmuştu,gözlerim kararıyor,her şey bulanıklaşıyordu.Murat ve hizmetkarını kahkahaları beynimi tırmalıyordu ve en sonunda gözüm kapandı ve her şey sonsuz karanlığa gömüldü.Her şey ortadaydı işte; biz Murat'ın 'TUTSAĞIYDIK...'
Arkadaşlar benim gibi yazar çok yok biliyorum.Yani iki günde bir YB yayınlayan.Cidden desteğinize ihtiyacım olduğu için yazdım bu YB'yi. ASLA ASLA DEME kitabimin son yayınlanan bölümü nerdeyse yok denecek kadar az vote aldı.Lütfen desteğinizi gösterin.Destek geldikçe YB'ler sıklaşıcak.
Herkese iyi okumalar.
Kendinize iyi davranın :)
Bu arada multide Murat ve Kerem var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben KEREM #wattys2016
أدب المراهقينİstanbul'un Beykoz ilçesinde,balta girmemiş ormanların içinde garip bir okul.Okulun garipliği öğretmen ve öğrencilere de yansımış gibi.Kerem ve Murat'ın Büşra kavgasıysa okulun vazgeçilmezlerinden.Ya Yaşayan Ölü Cevdet'e ne demeli? Sapsarı dişleri v...