Bu bölüm tüm Murat sever okuyucularıma gelsin.
Bölüm Murat'ın ağzından yazılmıştır.Beğendiğinizi belli etmeniz ricasıyla,İyi Okumalar.
Multimedya da Murat var.
Sabahın köründe yine bir okul kabusuna annemin dürtmesiyle uyandım.
'Ne var sanki şu okulda? Her gün gidiyorum,bir gün bile isteyerek gitmedim şu lanet olası yere.'
Odam dünden kalan sinirimle dağıttığım gibi duruyordu.Duvardaki saat benden rahatsız oluyormuş gibi ilerliyordu.Sanki 'zorla çalış' diyen var."Senin görevin bu,insanlara saatin kaç olduğunu göstermek!!!"
Yandaki boy aynasından ciddi ciddi bir saate bağırdığımı farkedince,yüzümün aldığı o aptal şekil görmeye değerdi.Aynaya tamamen yüzümü dönüp saçımın şeklini ellerimle degiştirip,farklı farklı tiplere girdim.'Neden bunu yapıyosun?' diye soruyosanız ki kesin soruyosunuz,dünden kalma sinirimi biraz olsun azaltmak için bu saçma yönteme başvurdum.Ben aynanın karşısında saçımı ineğe yalatmış gibi yatırmış kendime bakarken annemin;
"Evden çıkman için 15 dk. Kaldı Muraatt !!" seslenişi saçlarımla oyalanma dönemini bitirip,okula canla başla yetişmeye çalışma dönemini açmış oldu.Hayırlı olsun.
"Tamam,üstümü giyiyorum" Katıksız yalan.
Hemen ineğin tüm sanatsallığıyla yaladığı saçlarımı unutup,koşar adımlarla lavaboya girdim.Aynanın karşısında saçıma bakıp tipime güldükten sonra bol bol su yüzüme çarpıp kendime geldim.Gözlerimi sudan açamayıp kapalı gözlerle arkamda asılı duran havluyu elimle yoklayarak buldum ve hemen yüzümü kuruladım.Havluyu elime aldım ve odama girer girmez havluyu kıyafet yığınının bulunduğu bölgeye attım.Anneme 5 dk. önce 'üstümü giyiyorum' demiştim.Ama hala ne giyceğimi bile bilmiyordum.Ve sonunda yığına elimi daldırarak bir tişört ve siyah jean bir pantolonu giymeye karar verdim.Üzerimdeki tişörtü çıkarıp yenisini giymem bir kaç saniyemi aldı çünkü hızlı tişört giyme konusunda neredeyse master yapmıştım.Sabahları genelde geç kalkarım ve bu hızlı tişört giyme bazı durumlarda bana çok zaman kazandırır.Tişörtü giydiğim hızda pantolunu giyip hazır duruma gelmiştim.Aynadan son kontrolleri yaparken saçımın ineğin yaladığı şekliyle durduğunu farkettim ve hemen yatağımın yanında duran komidinin üzerindeki Necoyu aldım.Evet yanlış duymadınız tarağımın adı Necoydu.'Tarağın ismi mi olur?' demeyin,en zor zamanlarımda hep 'bu tip kurtarılamaz' denildiğin de saçıma yaptığı o büyülü dokunuşlar beni insan içine çıkar duruma getirirdi.Üstelik onu hayatımda bir kerelik annemin zoruyla gittiğim pazarda 2 liraya almıştım.Maddi açıdan büyük bir değeri olmasada bebim için manevi açıdan çok değerliydi Neco.Neyse Necoyla saçıma bir şekil verir vermez onu yerine büyük nezaketle fırlatıp aşağıya hızlı adımlarla inmeye başladım.
Annem yemek masasında yoktu.Herhalde benim kahvaltıyı yapmicağımı düşünüp odasına uyumaya gitmişti.O konuda yanılmıştı işte.'Ben' ve 'kahvaltı yapmamak'.Söz konusu bile olamazdı.Çünkü gün boyunca dışarıda olduğum ve sabaha karşı eve geldiğim için tek yemek olarak yediğim öğün kahvaltıydı. Annemi uyandırmamak için parmak uçlarında merdivenlerden inip "Murat bizi yee!!!" Diye gözlerimin içine bakan kaynamış yumurtaları yemek için sessiz bir şekilde sandalyeyi çekip oturdum.Son yemek yiyişimmiş gibi kahvaltıya saldırırken saate bakmak aklıma geldi.Cebimden telefonu çıkarıp saate baktığımda derse 10 dk.'nın kaldığını görünce yediğim tüm lokmalar içimde halay çekmeyi bırakıp,boy sırasına girdi.Hızla masadan kalktım ve kapıya doğru koşar adımlarla ilerledim.Kapının kolunu fazla ses çıkarmasın diye yavaşça indirdim ve kapıyı açtım.Ayakkabılarımı giydikten sonra aynı yavaşlıkla kapıyı dışarıdan kendime çekip kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ben KEREM #wattys2016
Novela Juvenilİstanbul'un Beykoz ilçesinde,balta girmemiş ormanların içinde garip bir okul.Okulun garipliği öğretmen ve öğrencilere de yansımış gibi.Kerem ve Murat'ın Büşra kavgasıysa okulun vazgeçilmezlerinden.Ya Yaşayan Ölü Cevdet'e ne demeli? Sapsarı dişleri v...