Allah'ım lütfen bu bir kabus olsun, lütfen...
"Şaka gibi ya." diye kendi kendime mırıldandım. Sonra transtan çıkmış gibi kafasını iki yana salladı. Tekrardan ciddi ifadesine bürünüp yanımıza doğru gelmeye başladı.
"Oha." dedi Sude Furkana bakarak. Ağzı bir karış açılmış, parlayan gözlerle Furkana bakıyordu.
Furkan tam karşımızda durdu. Yanında o gün odama giren ve saçma imalarda bulunan arkadaşıda vardı. "Pardon?" dedi Sudeye anlamamış gözlerle bakarak.
"Ohaa." dedi Sude tekrardan. Bi anda elini uzatıp Furkanın koluna dokundu. "Oha! Sen gerçeksin. Sen ünlü Furkan Koroğlu değilmisin. Duyduğuma göre 20 villan, 15 uçağın, 10 malikanen, 50 den fazla araban varmış." dedi hala parıldayan gözlerle bakarak.
"Çüşş." dedi Miraç.
"Yuh." dedim hayrete düşmüş şekilde.
"Yok artık." dedi Furkan.
"Benim niye haberim yok." diye yükseldi arkadaşı.
Adam zenginlikte master yapmış.
Konuya Furkan sessizliğini bozarak açıklık getirdi. "Her ne duyduysanız, yanlış duymuşsunuz. Maalesef o kadar varlıklı değilim." dedi.
"Olsunnn, yine de ünlüsün dimi, ona bakmak gerek. Ben senin çok büyük takipçinimm." diyerek ellerini birleştirdi ve çenesinin altına koydu. Gözlerinden kalp çıkıyordu terimi gerçek olsaydı Sudenin gözleri resmen kalpler saçıyor olurdu.
Allah bu kıza akıl fikir versin.
Sudenin kolunu tutarak kendime dönerdim. "Uçak kaçıcak gel hadi." dedim ve çekiştirmeye başladım.
"Hı hı." diyerek yürümeye başladı. Hatta bi ara tökezledi ama hemen geri toparladı.
Yürümeye devam ediyordum ki arkamda başka ayak sesleri duyunca arkama döndüm. Sakin bir şekilde arkadaşıyla bizim bineceğimiz uçağa doğru yürüdüğünü gördüm.
Hâlâ ona bakarken tam yanımda durdu. Ne oldu dercesine tek kaşını kaldırdı.
"Sakın bana bodruma gidiyorum deme, yoksa şuraya bayılırım." dedim yanını parmağımla göstererek.
İşaret ettiğim yere baktı ve tekrar bana döndü. "O zaman bayılabilirsin, çünkü bende bodruma gidiyorum. Bu arada bayılırsan seni tutmam." dedi ve bana arkasını dönerek uçağa ilerledi.
Hayrete düşmüş bi şekilde arkasından baktım. Kapının önündeki host uçağın 2 dakika içinde kalkacağını söylediği halde dikilmeye devam ettim.
Kafamı iki yana sallayarak kendime geldim ve uçağa ilerledim. Business class bölümünden almıştık biletleri. Çok şanslı olmalıyım -ki buna şans denilirse- arkadaşı ve kendisi tam arkamızda ki koltukta oturuyordu. Sude ile ben yan yana, miraç ise önümüzde oturyordu.
Koltuğa oturup kafamı geri yasladım. 5 dakika sonra karşımda ki mini televizyondan film açmak için ileri uzanıyordum ki arkamdan savaş sesleri gelmeye başladı.
"Pars, düzgün sık şu silahı gerizekalı. Ölücez senin yüzünden." dedi Furkan. Ne olduğunu anlamak için arkamı döndüm.
"Abicim sıkıyorum zaten yardıma gelsene, adamlar etrafımı sardı sen hangi cehennemdesin." arkamı döndüğümde elinde telefonlarla oyun oynadıklarını gördüm.
"Biraz sessiz olsanıza. Uçak kalkıcak şimdi. Rahatsız olan insanlar var." dedim. İkiside kafasını kaldırıp boş boş baktılar bana. Sonra etraflarına baktılar. Bizden başka kimse yoktu, yani uçak daha dolmamıştı veya sadece biz bu bölümden bilet almıştık. Bilmiyordum.