'Baba' diye bağırdı neşeli sesiyle küçük kız. Baba'sı işten gelmiş kızı'nın odasına gitmişti hemen. Küçük kız'ı yerde oturmuş oyuncaklarla oynuyordu. Baba'sını gördüğünde bağırarak ayağa kalkıp ona sarılmıştı.
Ercüment eğilip prensesinin boyuna geldi. Güzel kızının yüzüne bakarak koca bir kahkaha attı. Yaz babası'nın neden güldüğünü anlamıyordu. Ercüment parmağını kızı'nın burnuna sürtüp "Çikolatayı fazla kaçırmışsın burnun da yemiş" Yaz'ın gözleri hemen kocaman açıldı. "Babaaaaa! Bana yaydım etmelisin. Annem göyüyse çok kızar." demişti küçük kız endişeyle.
Annesi ona abur cuburları yasaklamıştı. Yaz hep ondan gizli yerdi.
Babası masa üzerinde duran ıslak mendili alıp parmağını dudaklarının üzerine yerleştirdi. "Şşssstttt sesiz olup silersek annen anlamaz" Yaz derin nefes alarak başını salladı.
"Ne kadar yedin?" Küçük kız alt dudağını dinleyip başını eğdi. Babası bu haline kayıtsız kalarak çenesinden tutup başını kaldırdı "Ne öğretmiştim sana miniğim?" Yaz heyecanla "Asla başını eğme güçlü duy" demişti.
Baba'sının dediklerinden bi tek bu aklında kalmıştı.'Asla başını eğme güçlü dür'. Bu Atalar ailesinin altın kuralıydı.
Ercüment ıslak mendili uzun parmaklarının arasına alarak minik,yaramaz kızının suratında gezdirdi. Dudakları,yanağı hep çikolata olmuştu. Ercüment nekadar da bu halini sevse karısının görmesini istemezdi.
Karısının sıkı kuralları vardı. Herkes o kurallara uymalıydı. Ercüment kuralları onların iyiliği için koyduğunu biliyordu ama bazen bunlar bunaltıcı oluyordu.
Küçük kız çocuğuydu Yaz. Düşer,ağlar,dağıtır,kırar,birterleri bular. O çocuk ona bağırmamalıydı.
Yüzünü temizledikten sonra minik elini tutup aşağa yemeye inmişlerdi.
🥹
Baba! Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim! Lütfen! Bana bunu yapma!
İlk defa Yaz Atalar bu haldeydi. Çaresizce gözlerini kapamış uyuyordu.
Derin uykusundan uyanabilecekmiydi?
Yoksa sonsuza dek o güzel gözlerini kapatacakmıydı?
Bu soruya bi tek doktoru cevap verecekti.
Yaz Atalar hastane yatağında yatıyordu. Yüzüne takılan oksijen maskesiyle atan kalbi dışında yaşam belirtisi vermiyordu.
Arkadaşları ve annesi odanın dışında çaresizce oturup ağlıyordu. Mevsim odanın camı karşısında durmuş,tırnaklarını avucuna bastırmış can dostuna bakıyordu. Artık ağlamaktan gözlerinin içi kan çanağına dönüşmüştü. Nesrin Atalar bir koltuğa oturmuş,başını aşağa eğmiş sayıklıyordu. Oğuz bu manzaraya dayanamayıp kendini dışarı atmıştı.
Belki aralarından en çok acıyı çeken oydu ama asla belli etmiyordu. İşte dıştan bakılınca Oğuz üzülmüyor, acı çekmiyor gibi görünsede tam tersiydi. Biricik arkadaşı, kardeşi için okadar çok üzülüyordu ki.
İçinde ateşler, fırtınalar kopuyordu. Bu fırtınayı nasıl durduracaktı?
Kardeşini nasıl kurtaracaktı?
Elinden hiçbirşey gelmiyordu! Ve bu onun ateşini harlıyordu.
Bunu ona yapanı bulsa tüm dünyayı yok edebilecek olan ateşini püskürtürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar
ActionHerzaman karşıma çıkmayı nasıl başarabiliyorsun glayör?Bu üç oldu.Beni neden bulmak istiyorsun?Beni bulduğunda eline ne geçecek?Sakın okulumu falan kurtaracağım zırvalaklarına girme.Seni çözemiyorum glayör.Çok farklı birisin ,dengesiz bi böyle bi şö...