Film gecesi resmi olarak başlamıştı. Herkes buradaydı. Hunter yarım saat sonra gördüğü mesajla kısa çaplı bir şok geçirmiş sonraysa izin almak için vasisiyle konuşmuştu.
Ertesi gün akşam evden çıktı. Darius'un ona yatıya kalmak için lazım olan bir ton gereksiz eşyayı sırt çantasına zorla koymasıyla ufak çaplı bir kaos yaşanmış ve şimdiyse normal tempodan biraz daha hızlı bir şekilde Willow'un evine gidiyordu.
Ara sokağın birine girdi ve kimseye bulaşmadan sokağın sonuna geldi.
"Hey sen velet."
"Siktir..."
Arkasından gelen sese döndü "Ne?"
"Bu sokak beleş değil. Çıkar paracıkları."
Hunter göz devirdi "Benim için bedava." Diyerek sokaktan çıkmak için adım attı lakin yüzüne yediği ani yumrukla dengesini kaybedip sendeledi. Muhtemelen yanağında bir morluk kalacaktı.
"Hadi ama dostum. Suratımdan ne istiyorsunuz?" Diyerek karşısındaki adama tekme attı.
"Pekala bunu sen istedin velet."
Ela gözlü çocuk sırıttı.
.
.
."Hunter nerde?" Diye soran Gus bir cevap alma umuduyla salondaki arkadaşlarına daha doğrusu Willow'a baktı.
"Bilmiyorum Gus geleceğini söyledi. Yarım saat önce evden çıktığına dair mesaj bile attı."
Lila saçlı kız "Belki de evi uzaktır. Yarım saatte gelememesi normaldir."
Atıştırmalıklar içecekler battaniyeler yumuşak yastıklar ve film... Her şey tamamdı ve tek eksik olan bir Deamone.
Aniden bir telefon melodisi duyulunca herkes ev sabini arkadaşlarına baktı. Willow telefondaki isme baktı "Hunter."
Luz "Sonunda. Hadi söyle çabuk gelsin."
"On dakikaya ordayım ufak bir işim çıktı."
"Hey sen iyi misin? Sesin boğuk geliyor."
"Evet."
"Pekala bekliyoruz."
Amity "Pizzalara bakacağım." Diyerek mutfağa yöneldiğinde Luz da heyecanla peşinden gitti.
Gus "Sence Hunter filmi sever mi? Ne tarz şeyler sevdiği hakkında bir fikrin var mı Willow?" Diye sorsuğunda gözlüklü kız biraz düşündü "Bilemiyorum aksiyon seviyor olabilir. Ama eminim senin bilim kurgu filmleri-" Zil sesiyle cümlesine devam edemeden kalktı ve kapıya bakmaya gitti.
"Geciktim üzg-"
"Aman tanrım Hunter bu halin ne?" Willow'un sesini duyan arkadaşları kapı önüne geldiklerinde hepsi birden karşılsrında duran çocuğa baktılar.
Yüzünün bir kısmı elleri ve kıyafetleei gibi kan içindeydi. Ellerinin üstünde tahrişten oluşan yaralsrın yanı sıra tişörtünde tam karın hizasında ufak bir yırtık vardı. Yüzündeki kanın burnundan geldiği belliydi lakin giysilerindeki kanlar kendisine mi yoksa bir başkasına mı o an hiçbiri düşünmedi.
Şoktan ilk çıkan Willow hızla Hunter'ın kolundan çekip içeri aldı ve pansuman için lavaboya sürükledi. "Sana hemen pansuman yapmalıyız. Niye hastaneye gitmedin ki? Tişörtünü çıkar bütün bu kanlar umarım sana ait değildir."
"Bana ait değiller için rahat olsun."
"Yine de pansumana ihtiyacın var."
Sarışın çocuk cevap vermedi ve sakince kızın ona pansuman yapmasını izledi. Fazla yaralanmadığı için şanslıydı, pansuman on beş dakika içinde bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huntlow / Lise AU
Fiksi PenggemarBütün lisenin emin olduğu bir şey Hunter Deamone'nin gerçekten belalı biri olduğuydu. Bu fikre Paten Derbisi lideri Willow Park sonuna kadar katılıyordu. Ama Hunter ile bir projede eşleştikten sonra belki de fikri değişir.