o öyle bir insan değil

411 99 196
                                    


⋆。˚ ❀ * ࿐ ࿔ ˚:⋆ ✧・゚

Jisung'un ağzından;

Eve gittiğimde çaresizce ilaçların üstündeki etiketleri okudum. Aslında pek bir vasfı olmayan, sadece günü geçirmemi sağlayacak olan ilaçlar olduklarını biliyordum.

Sorun değildi, Pilwon gelene kadar idare etsem yeterdi.

Çaresizce telefonumu elime aldım. Saat farkında bakıldığında burada öğlen olsa bile orada neredeyse uyku saati geliyordu.

Daha fazla gecikmeden onu aradım.

Telefon neredeyse kapanmak üzereyken anca yanıtladı.

"Efendim Jisung?" Diye açtı telefonu, sesi biraz sert geliyordu.

"Uyumuş muydun Pilwon?"

"Hayır. Bir şey mi oldu?"

"Hayır... Bugün hiç görüşmedik de, nasıl olduğunu sormak istedim."

"Aynı hayatım, bıraktığın gibi. İş güç, koşturuyoruz işte."

"Otelde misin?"

"Evet, az önce geldim. Sen ne yaptın?"

"Aynı, pek bir şey yapmadım."

"Sesin yorgun geliyor, her şey yolunda mı?"

Pilwon'un sorusunu yanıtlamadan önce derin bir nefes aldım, yutkunduktan sonra daha neşeli bir sesle konuşmaya devam ettim. "Bir şey olduğu yok, seni özledim." Dedim.

Pilwon'un gülüşünü duyabiliyordum. "Ben de seni özledim Jisung'um."

"Ne zaman döneceksin?"

"Henüz belli değil. Belli olur olmaz sana haber vereceğim. Benim minik sincabım çok mu özlemiş beni?"

Hafif bir kıkırdamanın ardından cevap verdim. "Çok özlemiş tabi, erkenden gel de çok bekletme."

"Öyle yapacağım. Öyleyse be-"

"Hadi be nerede kaldın?!"

Pilwon'un sesi arkadan gelen bir sesle bölündüğünde yüzümü bir kuşku sarmış, daha çoğunu duymak istercesine zaten sesi maksimumda olan telefonun sesini açmıştım. "O kim?" Diye sordum.

"İş arkadaşım. Yarınki toplantı için hazırlanıyoruz. Müsait olduğumda ararım, görüşürüz."

Telefon suratıma kapandığında bakakalmıştım.

Saat gece yarısına geliyordu. Bir otelde, arkadan gelen bir kadın sesi...

Düşünme salak dedim kendi kendime. Pilwon hakkında yalan yanlış şeyler düşünme. O böyle birisi değil, bana asla bunu yapmaz.

Yine de daha öğlen saatinde kendimi duvarla bakışırken bulmuştum. Sonsuz bir inkar ediş aşamasındaydım.

Pilwon yapmaz, Pilwon öyle biri değil diye sayıkladım tüm gün evin içinde.

Aslında, biliyordum.

Pilwon, bir süredir bana karşı ilgisizdi. Ben aramadığım sürece aramaz, öylesine mesaj atmazdı.

Şimdiye kadar hep onun yerine ben bulmuştum bahaneleri. İşi yoğun, çok çalışıyor, yoruluyor gibi şeyler uydurmuştum daha o bir şey söylemeden.

Çünkü bir kanıtım yoktu.

Ama bugün ilk defa içime bir kuşku düşmüştü. Kadın sesi... Çıkmıyordu kafamdan.

Yine de şimdilik rafa kaldırmalıyım diye düşündüm. O günü, bir daha hiç Pilwon'u düşünmeden geçirdim.

Yalnızca ilaçlarımı içtiğim, her zamanki gibi kitaplarıma gömüldüğüm ve editör olarak evden çalıştığım işime odaklandım.

Tüm gece uyku tutmasa da zar zor sabahı ettim o gün. Ve belki biraz olur da kafamı dağıtır diye doktorun dediği gibi hastanede aldım soluğu.

"Merhaba Jisung." Diye sıcak bir tebessümle karşıladı doktor beni.

"Merhaba bay Lee."

"Minho diyebilirsin."

"Peki, Minho... Serum için geldim."

"Gel."

Minho kalktığında ben de onu takip ettim. Sanki doktorun şahsi odası gibi bir yere geldik. Beni sedyeye yatırdıktan sonra kolumu sıvadı, nazik bir şekilde damar yolunu açtı.

Otuz yaşında bir adam olsam da canım yanmış, istemsiz bir şekilde gözlerimi yumup yatağa tutunmuştum.

"Korkma, bitti." Dedi geriye çekilirken.

Baktığımda sahiden de çoktan damar yolunu açtığını gördüm. Acı hissetmiştim elbette ama çoğu zamana göre çok daha acısızdı sanki.

"Elin hafifmiş." Dedim gülümseyerek.

"Öyledir."

Kalkıp çoktan hazır ettiği anlaşılan serumu öylece masanın üstünden alıp başımdaki askıya astı, ardından damar yolunun başına taktı.

"Neredeyse bir saat sürecek. Buraya kimse girmez, dilersen uyuyabilirsin." Demişti son olarak odadan çıkmadan önce.

Ben teşekkür ettiğimdeyse odadan ayrılmıştı.

Minho'nun ağzından;

Jisung'u gördüğümde kafam allak bullak oldu. Daha yeni yeni semptom göstermeye başlamış hastalığından olamazdı ama gözlerinin altı şiş ve mosmordu.

Bütün geceyi uykusuz geçirmiş gibiydi.

Belki de yeniden hastalanmasını kafaya takıyordu. Evet, öyle olmalıydı.

Onu başka üzen bir şey olmamalıydı. Bu süreçte, kaldıramazdı.

İçimden kendimi dua ederken buldum. Jisung'un hayatında bir terslik olmaması, kimsenin onun üzmemesi için tanrıya yalvarıyordum resmen.

Görmeyeli yıllar olmuştu.

Öyleyse neden yıllar sonra on dakika görüştüğümüzde bile böylesine yoğun hissediyordum ki ona karşı?

Ama bu yanlış. Çoktan evli, belki çocukları bile var. Ona karşı bir şey hissedemem, bu çok yanlış...

Sevgilerle, Han Jisung | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin