ölmek istemiyorum

234 55 38
                                    


⋆。˚ ❀ * ࿐ ࿔ ˚:⋆ ✧・゚

Minho'nun ağzından;

Sonraki gün için ameliyat planlanmıştı.

Her şey hazırdı. Kötü ihtimalleri düşünmemek için ölümüne savaşmıştım. İyi olacaktı. Önce ben, sonra da o buna ikna olacaktı.

Odasına girdiğimde saat gece yarısına geliyordu ve Jisung onu bıraktığım şekilde mışıl mışıl uyuyordu.

Odaya girdiğimde de uyanmadı.

Elimde getirdiğim iki tane serumu başındaki askıya astım. Ardından elinin üstünden günlerdir çıkmayan damar yoluna yerleştirdim.

Bunu yaparken huzursuzca yattığı yerde kıpırdanmıştı ama yine uyanmadı.

İşimi bitirip yanına oturduğumda hareketleri kesilmişti.

Uyurken bile kaşları çatıktı, biricik Jisung'umun. Uyurken bile canı yanıyordu, uyurken bile acı çekiyordu.

Bir anda tüm acısı kesilsin istedim, ama sonra vazgeçtim bu arzumdan. Çünkü bunun tek yolu; ölmesiydi.

Hayır, ölmeyecekti. Zaten en başından beri bu yüzden savaşmıyor muydum?

Yolu yürümeye başlarken bu kadar yoğun değildi hissettiğim korku ve endişe. Ama şimdi boğuluyormuşum gibi hissediyordum.

Haklıydı Jisung, tüm bunlara ben sebep olmuştum. Onu yaşamaya, dolayısıyla acı çekmeye mecbur bırakan bendim.

Ama onunla beraber yaşayabilmek düşüncesi vücudumu çıldırtırcasına bir bencilliğe sürüklemişti.

Hayır, onunla yaşayamadığım yılların acısını her gece ona sarılarak uyuyup bir şekilde geçirmem gerekiyordu. Yaşamak zorundaydı, yaşamak...

Jisung'un ağzından;

Gece yarısı göğsümde bir sızıyla uyanmıştım.

Oda karanlıktı, ama kenardaki küçük lambanın loş ışığı yarım yamalak bir aydınlık veriyordu.

Böylelikle yanımdaki sandalyede, başını elime yaslamış bir şekilde uyuyakalmış olan Minho'yu gördüm.

Normalde yüreğimin erimesi gereken manzaraya bakarken kendimi ağlamamak için zor tuttum.

Aynı senaryoyu yaşamıştım.

Yıllar önce, o sandalyede Pilwon otururken yaşamıştım bu hissi, görmüştüm aynı manzarayı.

Ama ağlamamı uzun süre tutamadım. Histen değil, göğsümdeki acıdan istemsiz olarak akmaya başlamıştı yaşlarım.

Hareket etmeye çalıştığımda Minho direkt kafasını kaldırdı. Yüzü kızarmış, uykulu gözleri şişmişti. Kendine gelmeye çalışırken yüzüme baktı.

"Bir şey mi oldu Jisung?" Diye sordu.

Telaşlıydı. Uykudan yeni uyanmış sesi hafifçe çatlamıştı ve yüzünde endişeli bir ifade vardı.

"Göğsüm acıyor." Dedim zar zor.

Odanın duvarındaki saate baktıktan sonra geri bana döndü. "Ağrı kesicilerin etkisi geçmiş olmalı. Bir tane daha getireceğim."

Minho'nun ağzından;

Sözlerimi söyleyip tam yerimden kalktığım esnada cılız, güçsüz parmakların bileğime dolanmasıyla hareketim kesildi.

Sevgilerle, Han Jisung | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin