yaşamak için aptal sebepleri

320 71 78
                                    


⋆。˚ ❀ * ࿐ ࿔ ˚:⋆ ✧・゚

Jisung'un ağzından;

Minho... Lise aşkım olduğunu söyleyen adam, bir türlü ayrılmıyordu yanımdan. Bir doktor vardı, görevleri ve sorumlulukları olmalıydı.

Ama tek sorumluluğu benmişim gibi davranıyordu.

Minho'nun ağzından;

Tek sorumluluğum Jisung'tu. İzin aldığımdan beri fark etse de, etmese de yalnızca onun odasının yakınlarındaydım. Bazen içinde, bazen önünde.

Ama ayaklarım hiç başka bir yere gitmedi.

Kendi ihtiyaçlarımdan bile uzaklaşmıştım. Yemek yemeyi, duşa girmeyi falan düşünmüyordum. Tek düşündüğüm oydu, sadece Jisung.

Öğlen odasına girdiğimde pek neşeli değildim bu sefer. Bu sefer bir şeyler olmalıydı, bir haftadır zorluyordum ve artık kabul etmesin lazımdı.

Jisung'un ağzından;

Hastalığım iyiye gitmiyordu. Aksine öksürüklerim şiddetleniyor, ağrılar geceleri ansızın uyandırıyordu beni.

Ama hayatım düzeliyordu.

Pilwon'un yaşattıklarını unutmama imkan yoktu, nefes alırken bile canımı yakıyordu ama aşıyordum.

Belki de ruhum iyileşiyordu.

Onunla, aslında onsuz yaşadığım evdeki gibi dört duvarla dertleşmiyor, geceleri ruhumun acısından ağlayarak uyanmıyordum.

Fiziksel ağrılarımı kesen bir serumken, kendime acı çektirmek istemiyordum.

İstediğim acısız bir ölümdü.

Ama şu oğlan... İzin vermiyordu. Huzurla ölmeme bile izin vermiyordu, sanki bu dünyada çok mutluymuşum gibi.

Öğleden sonra serumları takmak için odaya girdiğinde geleceğini biliyordum, çoktan savaşmak için hazırdım.

Savaşmak, çünkü her kemoterapi konusu açıldığında yaptığımız buydu; fütursuzca savaşmak.

Serumlarımı takıp hazırladıktan sonra arka cebine soktuğu rulo yapılmış kağıtları çıkarıp önüme attı.

Bir kağıtlara, bir de ona baktığımda yüzümde anlamsız bir ifade vardı.

Derin bir nefes aldıktan sonra başını öne eğdi. "Çoktan 3. Seviyedesin Jisung. Bunun ne demek olduğunu..."

"Biliyorum." Diye kestim sözünü. "Etrafa sıçramış mı?"

Başını aşağı yukarı salladığında ruhunun umutsuzlukla kapkara kesildiğini hissediyordum.

"Endişelenme." Dedim. "Ağrılar beni çok zorlamıyor, serumlar iyi geliyor."

"Jisung..." Diye adımı fısıldadığında kafasını kaldırmış, gözlerimin içine bakıyordu. "Serumlar seni iyileştirmeyecek. İmzala artık şu kağıdı."

Çenemin titremesine engel olarak konuşmaya çalıştım. "Neden iyileşmek isteyeyim?"

Minho derin bir nefes aldı, elini elimin üzerine koydu. "Neden ölmek isteyesin Jisung?"

Buruk bir gülümsemeyle cevap verdim. "Yaşamak için sebebim yok."

"O zaman neden intihar etmedin?"

Minho'nun lafı üzerine kaşlarım çatılmış, gözlerim buğulanmıştı. "Yeterince cesur değilim."

"Eğer intihar etseydin tüm acıların bir anda son bulacaktı, ama acı çekerek ölmek daha mı cesur işi?"

"Zamana bırakmaya karar verdim. Zaman da haklı olduğumu düşündüğü için bana bu fırsatı sağladı."

"Bunun bir fırsat olduğunu mu düşünüyorsun?" Derken sesi normalden yüksek çıkmıştı. "Öyle değil Jisung. Bu bizim yeniden karşılaşmamız için bir fırsat, ölmen için değil. Ve ben..." Derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "...seni iyileştireceğim."

"Nasıl yapacaksın onu?"

"İmzalayacaksın." Diyerek önüme attığı kağıdı işaret etti. "İmzalayacaksın o kağıdı."

"İmzalamazsam ne yapacaksın? Sen de-"

"Arkandan geleceğim." Dediğinde sesi çatallanmıştı. "Ellerini canlı ve kanlı avuçlarımın arasında hissederken tutamadığım, ölmeni yavaşça izlediğim için kendimi suçlarım. Belki günlerce, belki haftalarca. Ne kadar dayanabileceğimi biliyorum ama çok sürmeyecek. Yüreğimin acısına dayanamayacağım ve arkandan geleceğim."

"Ameliyat başarısız geçebilir. Kemoterapi işe yaramayabilir. O zaman ne yapacaksın?"

"En azından denedik diyeceğim Jisung. Ama yaşayacaksın. Yaşayacak ve yarım kalmış tüm hayallerini gerçekleştireceğiz."

"Neden?"

Önceden bu soruyu sorduğumda "iyi bir insan olduğum için" cevabını vermişti. Şimdiyse cevabı farklıydı.

"Çünkü seni seviyorum."

"Eskidendi o."

"Bencil olma. Sevgi anlık bir şey değildir Jisung. Ben seni hep seveceğim."

Duymuştum, lanet olsun ki aynı lafları daha önce bambaşka birisinden duymuştum.

Öyle miydi peki durum, sahiden hep seviyorlar mıydı? Yalan değil miydi bu? Yalandı tabi.

"Hayalim yok benim." Derken gözlerimi kaçırdım.

"Lisedeyken... Hep Itweon'a gitmek ve oradaki ünlü bir barda dans etmek istediğimizi söylerdik. Gittin mi?"

Minho'nun sözüne acıyla gülümsedim. "Hayır. Ama o ergen bir çocuğun saçma sapan bir hayaliydi. Sen de vazgeçmişsindir."

"Vazgeçmedim. Eğer duymak istediğin buysa, ben hala aptal bir ergenim. İyileşmeni ve oraya beraber gitmemizi istiyorum. Olmaz mı Jisung? En azından bu kadarını yapamaz mısın? Beraber tatile gidebiliriz. Tekne turuna çıktın mı hiç? Uçağa bindin mi? Bir resim galerisine gittin mi? Hayvanat bahçesinde fotoğraf çekildin mi?"

"Hayır..."

"Yapalım. Hepsini... Beraber yapsak olmaz mı?"

Sesli bir şekilde yutkunup kısa bir süreliğine düşünmek için sessizliğe gömülmüştüm.

Ama kafam öylesine dağınıktı ki düşünememiş, sonunda baskıya yenik düşerek önümdeki kağıt rulosuna uzanmıştım.

Minho'nun ağzından;

Jisung ruloya uzandığında kalbim yerinden çıkacakmış gibi hızlanmıştı. Bir süredir ellerim titreyerek, terleyerek zar zor konuşuyordum ama resmen vücudum rahatlamış, tuttuğum nefesi verebilmiştim.

"Kalemin var mı?" Diye sorduğunda ne kadar hızlı kalktığımı ben bile bilmiyordum.

Jisung'un canı sıkılmasın diye getirdiğim çengel bulmaca kitabının üstündeki kalemi aldım, hızlıca eline tutuşturdum.

İkimizin de elleri titriyordu.

Ama Jisung sonunda...

Önce ameliyatı, ardından da kemoterapiyi onaylayan kağıdın altına ismini soyismini yazdı, uzun zamandır beklediğim o imzayı attı.


Sevgilerle, Han Jisung | Minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin