Lyra, odasının kapısını arkasından kapatır kapatmaz, güçsüzlüğünün tüm ağırlığını hissederek yatağına yığıldı. Yüreği Draker'a olan sevgisi ve Elara ile olan yakınlığı arasında sıkışmıştı. Kendini ikna etmeye çalıştı: Draker ve Elara'nın birlikte olması gerektiğini düşündü. Aynı dünyadan olduklarını, birbirlerine daha uygun olduklarını defalarca kendine söyledi. Fakat kalbi bu düşüncelerle uzlaşmıyordu, aşkının acısı derinleşiyordu.
gözyaşları arasında boğulan lyra o sırada Draker lyra'nın odasına doğru yaklaşıyordu. Onun odasına doğru ilerlerken, kalbinde bir umut taşıyordu. Lyra ile konuşarak, aralarındaki bu duvarları yıkmak istiyordu. Lyra'nın kapısına geldiğinde, derin bir nefes aldı ve nazikçe kapıyı çaldı.
"Lyra, ben Draker... iyi misin?."
İçeriden bir süre sessizlik geldi, ardından Lyra'nın kırık sesi duyuldu. "Git buradan, Draker. Şu an kimseyle konuşmak istemiyorum."
Draker, kapının önünde kararlı bir şekilde durdu. "Hayır, Lyra. Bu konuşmayı erteleyemeyiz. Seni incitmek istemedim. Ama neden bu kadar kızgın olduğunu anlamam lazım. Lütfen, bana söyle."
Lyra, gözyaşlarını silerek kapıya yaklaştı. Derin bir nefes alarak kapıyı açtı. Draker'ı gözlerinin önünde görünce, içindeki karmaşa yeniden canlandı. "Draker, seninle konuşmak istemiyorum. Lütfen git."
Draker, Lyra'nın gözlerindeki acıyı görerek ona yaklaştı. Ellerini o ince altın sarısı saçlarına narin ve yavaş bir şekilde okşadı ardından şu sözleri söyledi. "Lyra, seni incitmek istemedim. Ama neyin yanlış olduğunu anlamam lazım. Lütfen, bana söyle."
Lyra, derin bir nefes alarak gözlerini Draker'a dikti. "Biz asla olamayız, olmayacağız Draker. Bunu anla Bunu bil. Sen basit bir insan köyünden geliyorsun. Ben asil bir kralın kızıyım ve bir Elfim... Anlıyor musun beni? Bir Elf..." lyra'nın sesi titriyordu.
Draker, Lyra'nın sözleri karşısında derin bir üzüntü hissetti. "Basit bir insan köyü... haklısın sanırım. asla şöhretli bir kalede yaşamadım her sabah domuz pisliklerini temizler kokuşmuş insanların arasında gezer ve yaşlanmadan ölmeyi beklerim" Draker şaşkınlık ve öfke arasında gidip geliyordu lyraya baktığında sanki Lyra'nın ondan tiksindiğini düşünüyordu. Bir an için duraksadı bir kaç adım geri gitti. "basit bir köylü, basit bir köylü... ne yazık bi' an olsun beni sev..."
Lyra, Draker'ın sözünü keserek gözlerinde kararlılıkla ona baktı. "Artık konuşmayı bırak insan. Neden anlamıyorsun Ben bir elfim iki farklı dünyalarız Draker!"
Draker, Lyra'nın gözlerindeki kararlılığı görünce derin bir iç çekti. Son kez Gözlerinin icine baktı ardından arkasına dönüp ağır adımlarla oradan uzaklaştı.
Lyra, gözyaşlarını daha fazla tutamayarak Hızla odanın kapısını kapattı.
Gece boyu müzik ve eğlence asla susmadı. Gün ağardığında, bir zamanlar ağaçların sevgiyle, aşkla düşürdüğü yaprakları, kurumuş kan damlalarıyla kaplıydı. Cennetten bir köşe olan Lothariel, adeta cehenneme bulanmıştı. Diyara ceset kokuları kaplamıştı ancak güneş yeniden doğmasını biliyordu. Sıcak, altın sarısı ışığını bütün diyara uzattı. Elf diyarının onurlu halkı, savaşçıları hep birlikte atalarının diyarını pislikten arındırmaya başladı.
Gün doğarken, Lothariel'de hayat yeniden hareketlenmeye başladı. Savaşın yarattığı yıkım ve kayıplar her köşede hissediliyordu. Elfler, cüceler ve insanlar, birlikte çalışarak diyarı eski ihtişamına kavuşturmaya kararlıydı. Ancak herkesin içinde kendi içsel savaşları da vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yitik Köy Yükselen Kahraman: Draker'in Öyküsü
FantasíaGizemli bir saldırı sonucu köyünden sürüklenen Draker, beklenmedik bir şekilde gizemli diyarlara ulaşır. Burada, karşılaştığı sırlar ve tehlikeler, onun unutulmaz bir maceranın içine sürüklenmesine neden olur. Draker, kendi geçmişiyle yüzleşirken, B...