bölüm 38

14.5K 693 427
                                    

Nasılsınız? Nasıl gidiyor?

Sanırım mental çöküşe girmek üzereyim. Yine de-

iyi okumalar
...

Sevil'den

"Neden böyle bir şey yaptın?" Canıma susamak mı? Beni öldürmek isteyen birine karşı çok centilmenimdir.

"Her şeyi bu kadar sorgular mısın?" Dedi. Karşımdaki adam. Üzerindeki kanımla renklenmiş kazağını çıkarmıştı. Tabi ki önümde çıkarsa bir şey demezdim ama. Şu anda bile bunu düşüyorum ya yazık bana.

"Ailem gelecek mi?" Hastane Odası'nda olmak canımı fena derecede sıkmıştı. Burası iğrençti. Beyaz olan her yerden nefret ederdim. Şimdi işte yatakta yatmış hafif dikleşmiş bir pozisyonda beni vuran adam ile laflıyorduk.

Karnıma sarılı gazlı bez ortamı daha da iğrençleştiriyordu. Ağrım yoktu. Ağrı kesiciyi serumla öyle bir dayamışlardı ki içki içmiş gibi hissetmiştim. Pamuk gibi. Lokum.

Arsen hasta yatağının yanındaki rahat koltuğa oturdu. "Arabanda kan olmuştur. Üzgünüm vallaha bilerek olmadı." Ağzım da susmuyordu. Uyandığımda bu adamı görmüştüm. Ve hala yanımda bu adam vardı. Kafam da güzeldi.

Allah'ın taşı beni neden vurmak ister ki?

"Sevil, seni hala öldüremeyeceğimi nerden biliyorsun?" En klişe cevabı duymaya hazır mi herkes. Ver ablama ilgi.

"Öldürecek olsan buraya getirmezdin." Sen ben diye hitap etmem sıkıntı çıkarmazdı. Saygımı koruma politikam yeri boylayalı çok oluyordu.

Kıpırdandım. Kıpırdanmaz olaydım. Karnımı vurduğu yere bir ağrı girdi. "Siktir." Yanıma gelip yardım etmek yerine öküzün trene baktığı gibi bakmayı tercih ediyordu. Tercih meselesi.

Korkutuculuk yayıyordu etrafa. Tam mafya tipi var yemin ederim. Tehlikeli. Soğuk. Acımasız.

Elimi karnıma hafifçe bastırdım. Bir terslik olduğunu anladıysa bile takmıyordu. "Ne oldu? Bir şey mi demiştin."

Nabzım bir makineye bağlı değildi. Buna da şükür. Normal odaya alınmıştım. "Ben-" ağrı yavaş yavaş geçmeye başlayınca hareket etmemeye özen gösterip arkama yaslandım.

"Onca işim varken-" sözünü kestim. "Biliyorum biliyorum. Benimle ilgilendiğin için şanslı sayılmalıyım." Onun cümlesini devam ettirdikten sonra yüzüne baktım. Orman yeşili gözleri kısıldı. Delici bakışları yüzümde gezindi. Vücudumda buna tepki olarak tüylerimi diken diken etti.

Erkeklerin oturuşundaki kilit noktaya bakmamaya çalıştım. Hem benim içimde bir şey yoktu. Hastane önlüğü ise çok yavan hissettiriyordu.

"Sözümü kesme." Tabi paşam. Sen beni öldürmeye teşebbüs et sonra da sözümü kesme olsun. Teşebbüs etmedi hatta direk namluyu başıma dayadı. Üzgünüm ama bu cesaretim nereden geliyorsa bir süre daha kesilmesin.

Kaşlarımı çattım. "Benden korkman gerekirken hala üste çıkmaya çalışıyorsun." Korkmadığımı kim söyledi. Korkum cesaretimi gölgede bırakmaya yetmiyordu.

Bakışlarımı ayırdım. Odada cam da vardı. Tek can alıcı nokta.

"Hadi ama haklı mıyım yoksa." Haince güldü. Hatta fazla itici bir iğrençlikle güldü.

"Benim sayemde Adaya zarar vermeye çalışmak zekice aslında ama-" duraksadım. Serum takılı olmayan elimi kaldırıp karnıma dokundum. "Canım acıdı." Gülmesini bekledim. Evde yaşanan o dramatik andan sonra. Öleceğimi sanmıştım.

AH BE HOCAM!?+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin