bölüm 39

11.4K 507 298
                                    

Dün atacaktım normalde ama uyuyup kalmışım. Bugün de boynum tutuldu. Böyle garip şeyler oldu. Üzgünüm.

Beni merak edenler. Canımsınız. Gayet iyiyim şimdi.

Yazım yanlışı, anlam kayması varsa söyleyin. Çok fazla düzenleyemedim bölümü. Sonra yine okuyacağım.

Yorum yapıp yıldıza basmayı unutmayın.

İyi okumalar
...

Allahım sen beni alsaydın da ben bu görüntülere şahit olmasaydım. Yaklaşık yarım saattir bu kocaman havuzun başında ailecek duruyor teyzemlerle konuşuyorduk.

Nişanı bir insan nasıl bu kadar gösterişli yapmak ister pes doğrusu. Havuz başında nişan. Yıllar sonra bindiğim son model arabamızla geldiğimizde sıradan bir villa gibi görünmüştü. Hatta ve hatta çok mütevazı olduğunu düşünüp kuzenimin günahını aldım sanmıştım.

Hiçte bile almama gerek kalmadan içeri girdiğimizde villanın bahçesi evin 2 katı genişliğindeydi. Ortada bir havuz ışıklandırma ile dikkatleri üzerine çekerken etrafta sandalye babına hiç bir şey olmaması göz kirliliğini engelliyordu.

Etrafta havuzun etrafından açılarak ilerleyen ve ortamdaki tek narin görünen şey yüksek masalardı. Onların da üzerlerinde atıştırmalık vardı. Etraf serindi ama herkes götünü açarak geziyordu. Kışın havuz başı nişanı yapacak kuzenimde ne de çok akıl varmış. Tam kış sayılmazdı ama yine de hava soğuktu.

Eleştire eleştire kendimi oyalıyordum. Herkesten önce gelmiştik. Kuzenim ise odasında hazırlanıyormuş. Evi bu kadar süslemeseler hoşuma gidebilirdi. Her tarafta fiyonk ve kurdeleler vardı. Evleneceği adama saygılar. Fiyonk demişken kıraçın bana aldığı iç çamaşırı aklıma geldi. Kırmızı olan onun önüne bana yapacaklarına izin vereceğim kadar beni de cezbetmişti.

Yanaklarım kızardı.

Bu havuzun en sonunda piste çıkan bir açıklık vardı. Nişanı orada takacaktı büyük ihtimal. Evleneceği adamda ortalıkta görünmüyor.

Derin bir nefes alıp annemle babama baktım. Gördüğüm bütün erkekler takım elbise giymişti. Babama da yakışmıştı. Annem ise mor bir elbise giymişti kollarındaki danteller dirseğine kadar geliyordu. Teyzem yeşil giyinmişti. Annemin kopyasıydı bildiğin ama annem büyüktü.

Yeşil göz geni ailede çok az kişide vardı. Annem de yok teyzemde var. Teyzemin kocasında da yoktu. Ama Nur renkli gözlüydü. Ulan bana gelmeyen çekinik genler.

"Adacım çok büyümüşsün canım benim." Dedi teyzem. Ona samimi bir gülüş attım. Ben seviyordum ama annemin teyzemi sevdiğinden emin değildim. "Nurla Oğuz da senin yaşındayken tanışmışlardı. İkisi de meslektaş olacaklar." Ya da benden o kadar sevmiyorum. Kendi kızını çok ön plana çıkarıyordu.

Nur tıp kazanmıştı. 6 yılını o kız evlenmeden nasıl geçirirdi. Hoş bizim aramızda iki yaş vardı. Nur'un kardeşi olan terliksi hayvan Ata bu sene girecekti. O da az at hırsızı değil ha.

Başımı sallamakla yetindim. Bu yuvarlak kurdele dolu masa örtüsü gözlerimi kanatmadan kendimi ve minik umutlarımı alıp bu masayı terk etmeliydim. Ayaktaydık bir de annem bana topuklu giydirmişti. Makyajımı da yapınca elini üzerimden çekmişti. Tek kelime etmemişti babamla konuştukları hakkında.

Acımı derinlere gömdüm. Daha zamanım vardı. Elbet bir yolunu bulurdum. Zorundaydım. Ve tek yol da üniversiteyi adam gibi kazanmaktan geçiyordu. Sıkılmıştım. Yaşlı dedelerin akciğerleri olarak yaş 60'a yükselmişti.

AH BE HOCAM!?+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin