İkinci Gün: Öğle

136 6 1
                                    

Efser, "Ne cüretle o kadını buraya getirirsin! Sen...sen gördüğüm en alçak adamsın," deyip yan tarafta duran boş tabağı Miran'ın üzerine fırlattı. Gözlerinde boncuk boncuk göz yaşları birikmişti. Hırsını alamayıp masanın üzerinde bulunan diğer tabağı ve yarısı dolu olan bir bardak suyu da kocasına fırlattı.

Miran, tabaklardan sıyrılmıştı ama bardak, hafif kaslı göğsüne çarpıp yere düştü. İçindeki suda ceketine daha koyu bir ton ekledi. Öfkeyle kaşlarını çatmış avurtları gerilerek içe çökmüştü. Takımıyla harmoni yakalayan kravatını sinirle gevşetti.

O sırada davete gelmiş insanların birçoğunun gözleri, ikisinin üzerindeydi.

Karısına birkaç adım yaklaştı. "Ben kimi istersem onu yanımda getiririm. Söz hakkın olduğunu mu sanıyorsun? Bir daha insan içinde kararlarıma karşı çıkmaya kalkma!"

Efser, Miran'ın arkasında kalan Anastasia'ya baktı hüzünle. Anastasia, keyifli görünüyordu. Onun bu görüntüsü Efser'in içindeki yangını harlamıştı.

Neden? Neden yaptın bunu, diye sormak geldi içinden. Zaten biliyordum. Neden gözüme sokma gereği duydun? Neden beni tüm bu insanların arasında küçük düşürdün? Neden! Sorular zihnindeki kuytu bir köşede kaldı öylece. Dışarıya yansıtıp kendini daha fazla alçaltmak istemedi. Miran'ın karısı olmak değil, suratını bile görmek istemiyordu ama onun gibi bir adamla evlendikten sonra boşanmak yalnızca hayal olmuştu. Bu acizliğini sindiremiyor alenen reddediyordu ancak şu an bu kavganın sırası değildi.

"Demek ki bu kadınla olan ilişin pişman olduğun sevimsiz bir flört değilmiş. Vaktini bu küçük sürtüğe harcıyormuşsun günlerdir. Oysa senin kızın babasını doğru düzgün göremeden büyüyor!" diye bağırdı kendine hâkim olamadan. Sonra Anastasia'ya çevirdi bakışlarını. "Bunun heyecan verici olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun. Asıl heyecanı ben sana yaşatacağım."

Miran, Efser'in kızı için söylediği cümlede ufak bir rüzgâr esintisinin yalpalattığı küçük bir dal gibi savrulmuştu. Ancak Anastasia'yı tehdit ettiğinde tekrar öfkesi harlandı. "Kes sesini!" diye bağırdı. 

Karısı ile sevgilisini aynı salona sokacak kadar aptal bir adam değildi. Ülkenin önde gelen şirketlerinin düzenlediği, Uyuşturucuya karşı tam destek, isimli yardım gecesinin böyle mahvolması aklına bile gelmezdi. Benden izin almadan seni bu geceye davet edeni de seni buraya getireni de geberteceğim!

Anastasia'ya dönüp fısıldayarak, "Sen evine git. Ben bu baş belasını buradan götüreceğim. Gece yanına uğrarım," dedi.

Kadın, gülümseyerek başını salladı. Efser'e nispet yapar gibi Miran'ın yanağını öptü ve salonu terk etti.

Miran, o öpücükten hoşlanmamıştı. Kadınların rekabetinden ve birbirlerini kıskandırma hatta ezme çabalarından nefret ederdi.

Hafif kirli sakalını ovuşturup Efser'e baktı. "Yürü! Rezil ettin bizi herkese. Eve gidelim, ben seninle görüşeceğim."

Sertçe Efser'in kolundan tutunca kadının hassas teni kızardı. Miran, sürüklermişçesine Efser'i kendine doğru çekiyor, karısı ise buna direnmeye çalışıyordu. O esnada Efser'in büyülü bir peri gibi görünmesini sağlayan uzun, simsiyah elbisesinin bacak bölgesindeki ufak yırtmacının ipleri söküldü.

"Ne yapıyorsun sen!" diye bağırdı Efser.

Miran, artık bunalmıştı. Kontrolsüzce, herkesin içerisinde karısına tokat attı.

O an Efser, her anlamda yıkılmıştı. Duyguları incinmiş, parçalara ayrılmış ve un ufak hale getirilmişti. Yıllardır koruduğu imajı yerle bir olmuştu. İnsanların gözünde bir zavallıya dönüştüğünü biliyordu artık. Tüm bu hislerine rağmen zayıf bir kadın değildi. Altta kalmazdı. Sonucu ölüme dahi götürecek olsa, "Sen domuzun önde gidenisin," deyip Miran'a okkalı bir tokat attı.

7 GÜNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin