Episode 7.

30 5 1
                                    

Yeni bölüm gecikti. biliyorum. Uzun yazmaya çalışıyorum o yüzden uzuyo. İyi okumalar...

Rebecca'nın anlatımı...



Kafeden içeri girdiğimde dönüp arkama baktım ve Louis'in gitmesini bekledim. Arabası park yerinden uzaklaştığında boş masalardan birine oturdum. Etrafa bakınmaya başladım. Onun kim olduğunu çok merak ediyordum. Benim niye düşmanım olsun ki ?

Etrafa göz gezdirirken kapıdan içeriye orta yaşlarda bir adamın girdiğini gördüm. Gözünde siyah güneş gözlüğü vardı. O muydu ? Derken benim olduğum masaya taraf geldiğini gördüm.

Önümde durup bana bir bakış attıktan sonra önümdeki sandalyeyi çekip oturdu. Bu adam bana bir yerden tanıdık geliyordu. Ama bulamıyorum. Ben düşüncelere dalmışken sesiyle beni düşüncelerimden ayırdı;

- Louis'den uzak duracaksın.

dedi bir anda.

- Sen kimsin ? Ve neden senin dediğini yapmalıymışım ?

- Onu seviyorsun değil mi ?

- Bu seni hiç ilgilendirmez. Hayatıma öylece burnunu sokamazsın.

Gözündeki güneş gözlüğünü çıkarıp tekrar bana baktı ve .... Bir dakika. Ben bu adamı tanıyorum. Nasıl olur ? Ona onu tanıdığımı söylemeli miydim ?

Kısa süren sessizliği bozup;

- Sevdiğin çocuğa zarar gelmesini istemezsin , değil mi ?

Ne? Yani Louis'e zarar verebilir miydi ? Bunu nasıl yapardı ?

- Bunu yapamazsın.

- Kanıtlamamı ister misin ? Eğer şu an Louis arabanın hızını arttırarsa , havaya uçacak.

Bunu demesiyle şoka girdim. Bişey diyemeden öylece donup kaldım. Gözlerimin dolduğunu ve yanağımdan süzülen damlaları hissettim.

- Şimdi inandın mı ?

Onun dediklerine aldırmadan hemen cebimden telefonumu çıkardım ve Louis'i aradım.

- Lou neredeysen hemen arabayı durdur.

+ Ne ? Noluyor Rebb ? Şu an arabada değilim.

Ve içime bir rahatlama yayıldı. Acilen bir yalan bulmalıydım.

- Lou , sakın arabana binme. Preston - şöför- aradı. Arabada bir sorun varmış. Kullanman tehlikeli.

+ Peki neden beni değil de seni aradı?

- Imm... Çünkü sanırım sana ulaşamamış.

+ Tamam Rebby. Haber verdiğin için saol. İşin bitince ara.

Telefonu kapattıktan sonra içim rahatladı ve ne zaman kalktığımı hatırlamadığım sandalyeye tekrar oturdum. O adamın sinir bozucu sırıtışı beni deli ediyordu.

- Güzel yalan.

- Ne istiyorsun ?

Sırtını yasladığı sandalyeden öne doğru eğilip elini masanın üstüne koydu. Yüzündeki sırıtış yerini ciddi bir ifadeye bıraktı. Çok sinir bozucu suratı vardı. Louis'in neden onu sevmediğini şimdi iyi anlıyorum.

- Ondan uzak duracaksın.

- Bunu neden bu kadar önemsiyorsun ?

- Sevdiğin birinden uzak kalmanın ne demek olduğunu anlasın istiyorum.

Once In A Lifetime(Louis Tomlinson)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin