[19]

28 2 0
                                    

Hayattan birkez daha bıkmıştım. Birkez daha nefret etmiştim. Zaman geçtikçe daha da çok zorlanıyordum. Ama Kang yanımda olduğu için sorun değil. O beni bütün bu belalardan koruyacaktır. Gözlerimi açtığımda kendimi depoda bir koltukta yatarken buldum. Ellerim ise koltuğa kelepçelenmişti. Ne kadar zorlasam o kadar canım acıyordu. Ve kelepçeler sesi çok fazla çıkıyordu.

"Demek uyandın minik canavar. Söyleyecek son sözlerin varsa hemen söyle çünkü şuan ölüm vaktin geldi."

Bu kişi babamdı ve elinde bir kutu taşıyordu. Bu kutuda bıçak, bant, havlu ve silah vardı. Beni gerçekten de öldürecekti.

"Benden ne istiyorsun!!!"

"Ölmeni istiyorum!!"

Eliyle boğazımı sıkmaya başlamıştı.

"Ö-öl-öldürmek istediğin kişi b-ben de-değilim."

Boğazımı sıktığı için çok zor konuşuyordum.

"Öldürmek istediğim kişi öldü. Ve sen de ondan geriye kalan tek şeysin."

"Neden b-benden n-nef-nefret ediyorsun?"

"Çünkü sen onun çocuğusun!!!"

"Se-senin de çocuğunum!"

"Yeter bu kadar. Artık ölme vaktin geldi."

Boğazımı sıkmayı bırakıp kutudan birkaç eşya çıkardı. Boğazımı bıraktığında çok rahatlamıştım ama şimdi o rahatlık kaybolacak. Sözde kamera odasında ki ses bana yardım edecekti. SÖZDE BEN KANG'IN SEVGİLİSİYDİM. Beni kurtarmaya neden kimse gelmiyor? ÖLECEĞİM VE KİMSE BENİ ARAMIYOR. Kutudan bir havlu çıkardı ve gözlerimi sıkı bir şekilde bağladı. Direnmeye çalışsam bile o benden çok daha güçlüydü. Hiçbir şey göremiyordum ama hissedebiliyordum. Ağzıma bantı yapıştırıp gömleğimin düğmelerini açmaya başlamıştı. Bu çok rahatsız ediciydi. Tamamen açtığında karnımda bir bıçağın gelindiğini hissettim. Bu bıçak beni defalarca kesmişti. ÖZ BABAM KESMİŞTİ. Karnıma birkaç çizik attı. Hoşuna gittiği için kahkahalar atıyordu. Ben ise sadece inliyordum. Kaçamıyordum ve bağıramıyordum. Bedenim bu kadar darbeye güçsüz düşmüştü. Artık hiçbir şekilde hareket edemiyordum. Birkaç ayak sesleri duymaya başlamıştım.

"Hangi elinle dokundun ona?!"

"Ooooo. Beni her defasında şaşırtmayı nasıl beceriyorsunuz acaba?"

"Merak etme az sonra o şaşkınlığın korkuya dönüşecek."

"Silahlarım varken bana ne yapabilirsin ki? Soruyu düzeltiyorum. Beomgyu bendeyken bana ne yapabilirsin ki?"

"O her zaman benimdir."

"O zaman cesaretin varsa gel de al."

Ayak sesleri gitgide yaklaşıyordu. Yumruk sesleri gelmeye başlamıştı. Ve acı ile kıvranan bir ses. Sonra bir el bana dokundu. Sıcak bir eldi. Kelepçeleri çıkardı. Gömleğinin düğmelerini iliklemeden üstüme atmıştı. Gözlerimde ki havluyu da çözmüştü. Darbelerin ağırlığı ile gözlerimi açamıyordum. Bu yüzden beni kurtaran kişiyi de göremiyordum. Beni hemen kucağın aldı.

"B-Ben çok k-korkuyorum."

Ne dediğimi bilmeyerek bir şeyler sayıklıyordum. Bedenimi de ruhumu da kontrol edemiyorum. Şuan bütün kontrolüm beni kurtaran kişideydi.

"Merak etme sevgilim seni kurtardım. Beomgyu. Beomgyu! Beni duyuyor musun? Beomgyu!"

Gözlerimi Kang'ın odasında açmıştım. Her yerim sargılıydı.

"Uyanmışsın sevgilim."

Kang gülümseyerek yanıma geldi. Üzerim açıktı ve o şuan bana bakıyordu. Elimle bana bakmasını engelliyordum.

"Hey bakma! Üstüm giyinik değil."

"Sanırım sen olanları hatırlamıyorsun."

"Hatırlamam gereken ne var ki?"

"Yaralarının sebebini merak etmiyor musun?"

"En son babam bana bıçağını sürmüştü. Sonrasını hatırlamıyorum."

"Seni kurtarmaya gelmiştim. Geldiğinde üstün açıktı. Benim yaptığım bir şey değil yani."

"O zaman artık bana bir gömlek verebilir misin?"

"Ah tabiki de."

Kendi dolabını açıp siyah bir gömlek çıkarmıştı. Bana gömleği giydirmeye çalışıyordu.

"Kendim giyebilirim."

Elinden gömleği alıp kendim giyinmeye çalışmıştım. Ama yaralarım buna müsaade etmiyordu.

"Ahhh."

"Bırak. Sana yardım edeceğim."

Bir eliyle boynumu tutarken diğer eliyle de kollarımı tutuyordu. Sonunda giyinebilmiştım.

"Babama ne yaptın? Nasıl kurtardın beni oradan?"

"Babanı dövdüm. Adam şuan o depoda yaralı olarak yatıyor. Seni ise kucağıma aldım. Bana çok korktuğunu söyledin. Yaraların kanıyordu ben de sarmak için seni kendi odama getirdim.

"Keşke annemle hiç tanışmasaydın."

"Bana Lilly'i hatırlatacak tek bir kelime bile söyleme!"

"Eğer tanışmasaydınız bunların hiçbirine katlanmak zorunda kalmayacaktın!"

"Bana onu hatırlatacak tek bir kelime bile söyleme dedim!!!"

Kang ağlıyordu. İlk defa ağlıyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Çünkü şuan bana çok sinirliydi.

"Özür dilerim ama sen de beni anlamaya çalış. Benim yüzümden bunlara katlanıyorsun."

Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Aramızda resmen 10 cm civarı bir mesafe vardı.

"Seni istemeseydim katlanmazdım zaten. Ben sadece sevdiğim insanlar için uğraşırım. Eğer benim bu huyumda bir suç arayacaksan annende de ara. O da zamanında seni korumak için türlü türlü zorluklara katlanmıştı. Sen yatıp dinlen. Daha yaraların iyileşmedi."

Yüzünü yüzümden geri çekti. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp gitmişti. Telefonuma baktım ve bir mesaj. Net bir şekilde söylüyorum ki bu kişi %100 Kai'dir.

Yalaka: Beomgyu şirkette seni
göremedim iyi misin? Arkadaşım
Soobin bile seni merak etti lan

Mesajı görmezden gelmiştim. Şuan mesaj atabilecek durumda değildim. Kafamı yastığa koyup uykuya dalmıştım. Yada ben öyle sanıyordum.

'Devam edecek...'

Finale çoook az kaldı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Finale çoook az kaldı.

Umarım bölümlerimi beğeniyorsunuzdur. 🥺

Oy verip yorum yaparsanız çok sevinirim.

Taegyu ile kalın hoşçakalın...

dejavu / taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin