Psikolojisi anlaşılan bozuktu, hasta bir insana vuramayacağım için çığlığı bastım ve dudaklarıma kapanan elleri itmeye çalıştım. Güçlü ellerini oynatmam imkansızdı. Etrafta ki insanlar bakıyor fakat müdahale etmiyorlardı. Sonunda gelen ekip arabasıyla biraz olsun sakinleştim. Devran denilen Deli korkup kaçmaya çalışmamış aksine dik bir şekilde polislerin yanına gidiyordu.
"Memur bey ben şikayetçiyim!" Bir de benden şikayetçi mi olacaktı?
"Polisi siz mi çağırdınız beyefendi?"
"Hayır. Sevgilim Buğlem çağırdı." Dedi ve gülümseyip eliyle beni gösterdi. Göz yaşlarımı silip polis memurunun yanına gittim.
"Memur bey yardım edin. Bu kişiyi tanımıyorum. Benim Adım Çilem ama tutturdu sen Buğlemsin diye. Beni zorla götürmeye çalıştı!"
Ekip arabasına binip karakola gittiğimizde, Devran denilen manyak karşımdan bana kalem atıp duruyordu! Görmezlikten gelmeye çalışıyor ve ifademin alınmasını bekliyordum. Küçük not kağıdından uçak yapıp kafama fırlattığında ofladım ve yere düşen kağıdı alıp ona fırlattım.
"Benimle böyle oyunlar oynamayı severdin, hâla aynısın." İçten gülümsemesi ve dalgın bakışları donuklaştı. Dengesiz bir deliydi işte! İçeriye iki adam girdi. Biri takım elbiseli, avukat cübbesiyle orta yaşlı bir avukat; diğeri ise beyaz gömlekli, uzun kabanlı, siyah kumaş pantolonuyla adeta resmiyet fışkıran 30 yaşlarında biriydi.
"Yine ne oldu Dervan? Neden akıllı durmuyorsun hiç? Kaç kere dedim başını belaya sokma diye?" Sesi cümlenin sonlarına doğru yükselmişti avukatın.
"Onunla böyle konuşmamanız gerektiğini söyledim daha önce. Avukat bey, o psikolojik durumu iyi olmayan biri, biliyorsunuz." Diğer konuşan ise anlaşılan psikologtu.
"Biliyorum Gani Bey kusura bakmayın ama artık ailesi de ben de yorulduk." Dedi avukat bey. Mahcup sesinde ki bıkkınlığı ben de dahil karşısında ki doktor da anlamış olacak ki, o da gözlerini yumdu ve tıpkı avukat bey gibi bıkkınlıkla nefes verdi. Bana dönüp cebinden çıkardığı kartı uzattı, boğazını temizleyip gülümsedi. Bu gülümseme de mahcubiyet de dahil hiçbir duygu yoktu.
"Çilem hanım kartımı alın lütfen. Sizinle konuşmam gereken şeyler var." Neden bilmiyorum ama kartı almam gerekiyor gibi hissettim. Kartivizi alıp sırt çantama koydum ve dikkatle dinlemeye başladım.
"Evet dinliyorum doktor bey. Hastanızın durumu beni hiç ilgilendirmiyor fakat benimle ne alıp veremediği var öğrenmek istiyorum."
"Lütfen Çilem Hanım, şikayetçi olmayın. Zaten psikolojik tedavi görüyor ve ağır travmatik şok yaşıyor. Sizinle buradan çıkıp daha sakin şekilde derdimizi anlatmak istiyorum."
Bir Doktor Gani beye bir de yanında çocuk gibi kollarına bir şeyler çizen bu baş belası deliye baktım. İçimi bir şey yiyip kemiriyordu. Güz serinliğine ihanet eden güneş gibi hissediyordum; ait olmadığım mevsimde sanki sıcaklığımla var olmaya çalışıyordum.
Şikayetimi geri çektim ve içimde ki büyük rahatlamayla birlikle Doktor Gani Beyi takip etmeye başladım. Diğer yanında o, diğer yanında ben karakoldan çıkarken telefonumda bir sürü cevapsız arama gördüm. Hepsi de Ferman, Esra ve Aleynadandı. Ailem bana o kadar düşkün ki hiç biri merak edip aramamış bile! Onlara grup mesajlaşmasından iyi olduğuma dair mesaj attım ve telefonu kilitledim. Yakınlarda bir kafeye oturduk, onun bakışları bana her çarptığında ürperiyor ve koşarak uzaklaşma isteğiyle doluyordum. Neden buraya gelmeyi kabul ettim bilmiyor ve kendime kızıyordum. İçimde bu çocuğa dair merak ettiğim soru işaretlerini öğrenmek istiyordum. Heyecanla Gani beyin konuşmasını bekledim.
