10.

372 70 14
                                    

Yanan bahçemde hiç açmayacak çiçeğimdi o. Fakat ben; 19. Yaşıma, saatlerce, içimde sönmek bilmeyen arzunun sesiyle ve onun kadını olarak girdim. Defalarca birbirimizin olduk, defalarca eskidi çıldırmış dudakları taze tenimde ve tereddütsüz, erkekliğine bıraktım acemi kadınlığımı. Her dokunuşunda farklı bir karaktere büründü; deliydi fakat tecrübesini göstermekten çekinmedi, aşkından sitem ediyor gibiydi her canımı yakışları, şehvet doluydu her öpüşü, özlemini çektiği memleketinin kokusunu alır gibi içine çekti tenimi, her onu okşamaya başladığımda kendi kendine bir şeyler söylendi, bazen güldü bana sahip olurken, bazen yarama tuz oldu göğsümün üstünde ağlarken, dudakları ise yıllanmış şarap gibi lezzetliydi. Adımı hiç duymadığım dili tenimde şarkılar mırıldandı. Her onun oluşumda kalbim, aklım, fikirlerim yıkanıyor ve düş bahçemde ki ipekten iplere asılıyordu. O akşam ağrıdan dolayı yürürken zorlandığım için ve halsiz olduğum için beni taksiyle eve yani Buğlem'in evine bıraktı.

Aradan kocaman 15 gün geçmesine rağmen her saniyesi aklımdaydı. 15 gün boyunca ne ben onu aradım, ne o beni aradı. Gani Bey ise onun ilaçlara ve tedavilere devam ettiğini; ilaçların onda ağır etkiler bıraktığını, ilaç haricinde onu başka şeylere yöneltmeye çalıştıklarını, beni yani Buğlem'i unutturmaya çalıştıklarını söyledi. Hocanın kafama cetvelle hafifçe vurmasıyla sıçrayıp kendime geldim ve ona çevirdim kafamı.

"Kusura bakmayın hocam. Dinliyorum."

"Hayır bence aklı başka yerde hocam, dinlemiyor sizi." Dedi Ferman bana bakıp sırıtarak.

"Üniversite sınavında da böyle apışıp kalmayın diye uğraşıyorum işte." Dedi cetveliyle beni gösterip, sınıftan birkaç kişi gülünce çirkin suratını buruşturup kel kafasını sıvazladı ve yerine oturdu. Gülenlere dönüp öfkeyle bakınca hepsi birden hocaya döndü.

Camın önünde oturan Zeynep dışarıya bakıp "aa deli mi bu?" deyince hemen yerimden sıçradım ve her ne kadar özlesem de, onun olmaması için dualar ederek cama koştum. Aleyna, Esra ve Ferman da peşimden koşup diğer öğrenciler gibi camdan dışarıya, Devran'a bakıyorlardı; "Buğlem çık dışarı!" Diye bağırıp duran Devran'a! Utançtan sınıfa bakamıyordum, oysa arkadaşlarım hariç kimse benim Buğlem gibi davrandığımı bilmiyordu.

"Senin bu tımarhanede ne işin var? Burası kötü yer! Çık dışarı!"

"Çilem hemen şu Gani Beye mesaj at ve durumu anlat! Yoksa başı belaya girecek!" Ferman kulağıma fısıldayınca kendime gelip çantamdan telefonu aldım ve Gani Beye mesaj attım. Sabahın köründe ne işi vardı burada ? Beni takip mi etti? Okulu nasıl tımarhaneye benzetmiş olabilirdi?

Güvenlik görevlisi Devran'ın yanına gelince sınıfta ki matematik hocası, müdür ve müdür yardımcısı da okulun bahçesine indi. Devran'ın karşısına geçip konuşmaya çalışıyorlardı ama nafile. Devran parmağıyla benim olduğum yeri gösterince, beni görmemesi için kafamı çevirdim. Tekrar döndüğümde Devran'ın koştuğunu, okulun içine doğru koştuğunu farkettim! Güvenlik görevlisi ise onun peşinden koşuyordu. Eğer koşmaya devam ederse güvenlik ona zarar verebilirdi, bu yüzden sınıftan koşar adım çıktım. Sınıfta ki herkes arkamdan korkuyla 'gitme, zarar verebilir.' Gibi şeyler söylüyordu ama umurumda değildi. Peşimden Aleyna, Esra ve Ferman'ın da geldiğini farkettiğimde biraz olsun rahatlamıştım. Devran bomboş olan koridorda sınıf kapılarını tıklayıp, 'Kimse var mı?' Deyip kendi kendine gülüyordu ve kendisini durdurmak isteyen güvenliği her seferinde itiyordu. Hocalar ise yavaş yavaş yanına gelmeye başlayınca aralarından bir çırpıda sıvıştı ve bana doğru koşmaya başladı. Beni görünce duraksadı ve kahkahalar atarak yangın alarmını kırıp çalıştırdı!

"Devran ne yaptın sen?" Diyerek yanına koştum, Aleyna hepimize kadınlar tuvaletine girmemizi söyledi ve böylece koridora hücum eden öğrenciler sayesinde hocalardan ve güvenlikten kurtulduk.

46'lık AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin