7.

583 138 26
                                    

İçime düşen şimşekler o kadar kuvvetliydi ki, düşüncelerimin sulak yerlerine hiç sağanak uğramadı. İçimde bir şeyler dağılmıştı, yerle bir olan içimin coğrafyasına hiç yardım eli uzanmadı ve kendi kendimi toplamaya çalıştım. Perçemini kenara çekip haince gülümseyen korkuya yenik düştüm ve nefeslerimi kontrol etmeye çalıştım. Buğlem yoksa Devran'la mı tehdit edilmişti? Peki bu notu ne zaman ve kim yazmıştı ona? Devran ne konuda uyarılacaktı? Hiçbir şey anlamıyordum, sadece kendi kendime fikirler üretiyordum! Elimde ki notu çantama koydum ve bir süre daha düşüncelere daldım. Başka şeyler düşünmeye karar verirken yine Devran'ı düşündüğümü farkettim. Gülüşü, konuşması bazı dengesiz hareketleri bile kendine özgüydü, her ne kadar kızgın olsam da, ona hâla üzülüyordum. Bana dokunuşlarını düşündükçe içimde bir şeyler kaynıyordu. Kendime kızıp odadan çıktım ve salonda tek başına çay içen Şebnem Hanımın yanına oturdum. Buğlemin birkaç kız arkadaşıyla telefonda tanıştım ve Şebnem Hanımla birlikte Devran'ın meselesinden bahsettik, eğer zor durumda kalırsak yardımcı olacaklarını söylediler. Buğlemin odasına geri geçtiğimde yatağına yavaşça uzandım. Zihnimin kırgın basamaklarını birer birer çıkarak gözlerimi tavana diktim. İçimi kemiren o notu tekrar okudum ve odayı tekrar karıştırmaya karar verdim. Ölmüş birinin odasını karıştırmak belki çok ayıptı ama sonuçta bunu şuan kimse görmüyordu! Elbiselerinin olduğu dolabı tekrar açtım, bu sefer midemi renk cümbüşü olan giysiler değil, yerde saklanılmış olan siyah kutu bulandırdı. Üzeri özenle kamufle edilmişti. Siyah kutuyu heyecanla ellerimin arasına alıp yatağın üzerine koydum. Çok ağır değildi. Kapağını açtım ve karşımda gördüğüm albüme gülümsedim. Devranla anılarını neden saklamaya çalıştığını anlamasam da merakla albümün kapağını açtım. Sarmaş dolaş bir çift vardı fakat Buğlemin yanında ki Devran değil başka bir erkekti! Büyük bir şokla albümü kapattım ve gördüklerimin gerçek olmadığına inanmak istedim. Ağzıma kapanan elimi tekrar albüme uzattım ve merakla sayfaları çevirdim. Buğlem çok mutlu gözüküyordu; bir sayfada sarılıyorlar diğer bir sayfada öpüyorlardı birbirlerini. Buğlemin Devran'a olan ihanetini mi yoksa Devran'dan önce yaşanılan fakat hâla sakladığı anılarını mı tutuyordum elimde bilmiyordum. Kutuyu hızla tekrar yerine koydum, düşüncelerimin uçsuz bucaksız mevsiminde çıkan yangın, uykumu da beraberinde yok etti. Uykusuz uzun bir gecenin ardından kapı tıklama sesine sıçradım ve bir an nerede olduğumu idrak edemedim. Kendime nerede olduğumu hatırlattım ve gel diye kapıdaki kişiye seslendim. Ayağa kalkıp üstümü düzelttim, kapıdan bana doğru yürüyen kocaman bir çiçek buketiyle karşılaştım. Arkasına gizlenen Devran buradan çok komik duruyordu. Bana doğru uzattığı çiçeği mutlulukla kucaklayıp kokladım ve rengarenk güllerin olduğu bukete sıkı sıkı sarıldım. Mutlulukla etrafımda dönüp çiçekleri bir bebek edasıyla sevmeye başladım. Sanki ondan ilk defa çiçek alıyor gibiydim! Neden bu kadar mutluyum böyle? Yoksa rüyada mıyım?
"Beğendin mi sevgilim?"

Heyecandan kızaran yüzümü saklamadım, bir anlık heyecan ve mutlulukla ona doğru koşup boynuna sarıldım.

"Çok teşekkür ederim. Çok mutlu ettin beni."

"Sen genelde papatyaları seversin ama bu seferlik rengarenk güllerden alayım dedim Buğlem'ime. Yıl dönümümüz tekrar kutlu olsun."

İçimde yanıp sönen evin kapısını çalmaya çalışıyordu Devran. Bir anda kafama balyozla vuruldu ve ben uyandım. Bu sahte mutluluğa ne kadar da kolay uyum sağlamıştım öyle! Yüzümde ki gerçek gülümsemenin yerini sahte ve kırık bir gülümseme aldı. Kendini onun gerçekten sevgilisi sanan bir zavallısın sen Çilem! Ne kadar da mutlu oldun, o çiçekleri sana aldı sandın! İçimde küstah bir gerçeklik çığlığı bağırıyordu gururuma. Ben neden bu kadar sevindim ve şimdi neden bu kadar üzülüyordum bu gerçeğe? Devran ellerimde ki çiçeği alıp masaya koydu ve hazırlanmam için dışarıda beklediğini söyledi. Hemen hazırlandım ve evdekilere veda edip el ele evden çıktık. Ellerimde hissettiğim sıcaklığı Devran'ın yüzünde bulamıyor, güzel yüzünün her santimini kaplayan buz dağına korkuyla bakıyordum. Avucunun içinde ki elimi kurtardım ve elimi belime koyup karşısına dikildim.

46'lık AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin