3. Bölüm

68 16 5
                                    

Küçük bir kızın acı çığlığı yükseldi karanlık sokakta. Duyanların ciğerini parçalayacak olan o çığlık, o adamların en büyük zevkiydi.
Daha 10 yaşındaki o küçük çocuğun acı çekmesi hangi insan oğluna doyumsuz bir zevk verebilirdi? Bu kişiye insan diyebilir miydi yürekleri?

Kim ne derdi bilemiyordu küçük kız ama ona göre onlar insan değillerdi. Canavar bile diyemiyordu onlara.

"Orospu çocukları!" diye bağırdı karnını tutarken. Çıkmaz sokağın bir köşesine kıvrılıp ölümünü bekleyen bir fare gibiydi. Karnına, vücudunun her yerine ardı ardına yediği tekmeler ve sopalar artık çok acıtmıyordu. Sadece ölmek ve rahat bir nefes almak istiyordu. Yaşıtları gibi dertsiz tasasız nefes almalıydı o da.

Ha ölümle ha bir mucizeyle. Fark etmezdi ama küçük kız mucizelere inanmazdı. Ölmek artık onun için en ulaşılabilir olandı.
Her gün yediği bu dayaklara artık boyun eğmeli ve ölümün kollarına kendini bırakmalıydı.

İğrenç kahkahalar eşliğinde vücuduna inen sopalar karşısında bedenini serbest bıraktı.
En son kafasına yediği darbeyle gözleri bulanıklaşırken ağzından akan kanlara aldırmadan gülümsedi. Dudaklarından fısıltı şeklinde tek bir kelime döküldü, lakin bu kelimeyi ne adamlar duydu, ne de Tanrı.

***

Valencia ona yöneltilen soru karşısında durdu. Yüzü Killian'ın daha önce hiç görmediği bir sertliğe ve ciddiyete büründü. Bakışları keskinleşti. Kalbinin göğüs kafesine sığmadığını hissedecek kadar hızlandı kalbi.
"Neden bunu soruyorsun?"

Killian fark ettirmese de Valencia'nın bu halinden ürktü. Onu yumuşatmak istedi.
"Kötü bir amaçla sormuyorum Valencia, merak etme. Sadece kendini ne için harap ettiğini bilmek istiyorum. Eğer aynı şeyin peşindeysek bunu bilmek isterim. Sonuç olarak sen benim ortağımsın."

Kadın adamın üzerinden doğruldu. Elindeki kanlı pamuğu sehpanın üzerine bırakıp adamın yanına oturdu. Kafasının içinde anlatıp anlatmamak için adamı tarttı. Düşüncelerini toparladı ve kendi iç mahkemesini bitirdiğinde Killian'a döndü.
"Sana güvenmeli miyim?"

Killian tüm içtenliğiyle kadına gülümsedi. Onun endişelerini ve temkinli olmasını çok iyi anlıyordu. "Güvenebilirsin Valencia. Aleyhine hiçbir şey yapmayacağım. Peşinde olduğumuz yer çok tehlikeli, farkındasın."

Valencia, Killian'ın sözlerinin doğruluğunu ölçtü kendince. "Tek bir şartla." dedi koltukta doğrularak. Ona beklenti içerisinde bakan adama dikkatle baktı. "Orayı neden istediğini sen de anlatacaksın."

"Anlaştık." dedi Killian.

"Kolay bir çocukluk geçirmedim." Geçmişi gözleri önüne gelince bir süreliğine dudaklarını birbirine bastırdı. Ağlama dürtüsünü dizginledi. "Tam her şeyin benim için son bulduğu noktada bir adam bana yardımcı oldu. Çok varlıklı olmasa da saygın bir adamdı kendisi. Eskisinden oldukça iyi bir hayat sundu bana. Onu babam yerine koydum ve ölümüne saygı duydum. Liseye gitmek için o adamın yanından ayrılmak zorunda kaldım. Ben liseyi bitirmek üzereyken bir telefon geldi. Beni yanına çağırdı. Sesi... O kadar cansızdı ki hemen yanına gittim. Ölüm döşeğindeydi. Bana o arazinin bilgilerini verdi. Orayı ne olursa olsun elde etmemi, orada bana ait olan bir şey olduğundan bahsetti. Hayatım pahasına da olsa bana ait olanın peşinden koşmamı söyledi. Ne olduğunu tam olarak açıklayamam ama-"

"Sığınak." dedi Killian kadının sözünü keserek. Valencia bunu bilmesinden tedirgin oldu lakin tedirginliği uzun sürmedi.

"Evet, yer altı sığınağı. Ve sen de onun peşindesin değil mi?"

Valeska (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin