⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀ ⠀ ⠀⋆
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Bir kaç saat önceKoleksiyonlarından biri olan Mercedes markalı arabasını altına çekmiş, arka koltuğuna oturmuş, bir elini ensesine yaslayarak, oturduğu yerde yayılmıştı adam. Sıkıntılı bir nefes verdi. Kaşları çatıktı, aklından geçenler huzursuz ediyordu.
Kadını bekliyordu. Bu onun için ne kadar zorlayıcı olsa da, o kadını arabasına almak zorundaydı. Onunla yüz yüze gelmek zorunda olmaktan nefret ediyordu. Kaşlarını çatmış, gözlerini kapatmış bir şekilde göründüğünde rahat hissettiğini söyleyemezdiniz. O kızını kaybettiğinden beri rahat değildi. O karısını kaybettiğinden beri tam olarak mutlu değildi.
Arabasının kapısının açılma sesini duyduğunda beklediğinin gelmiş olduğunun bilinciyle hareket dahi etmedi. Bilindik koku burnuna doldu ve bazı geçmiş anıları canlandırdı. Gözlerini açarak o tarafa döndüğünde, çalışanı Kerem ona doğru dönmüş, patronunun gitmesini söylemesi için onay bekliyordu.
Adam yerinden doğruldu ve büyük, damarlı elini kaldırarak gitmesini işaret etti. Kerem bu işaretle, arabanın içinde gerginlikle oturmuş kadına bakarak kapıyı kapattı ve arabanın önünde beklemeye başladı.
"Kapıya adam göndermek de ne demek Turgay?!"
Adam şimdiden sınırlarının zorlandığını hissetti. Koca elleri yumruk olmuş, geniş omuzları kasılmıştı. Bu kadının yüzünü görmeyi bırak, sesini duymaya bile tahammül edemiyordu. Birde ona adıyla sesleniyor, hesap mı soruyordu eski karısı?
Sakinliğini korumak adına sertçe yutkundu Turgay. Önceliği kızıydı. Önceliği güzeller güzeli kızıydı. Bu kadınla hesaplaşmayacak, kaçıp gittiği günün hesabını sormayacaktı. Bu kadın onun için yoktu. Varlığı bile yoktu.
Turgay elini sakallarına götürerek okşadı. İstemsiz sert çıkan, güçlü sesiyle kadına daha ilk andan kaybettiğini dudaklarını aralayarak göstermişti bile.
"Onunla konuştun mu?" dedi Turgay. Kızının psikolojik açıdan olumsuz etkilenmesini istemiyordu. Babasını, kendisini tanımadığını biliyordu. Karşısına birden çıkıp ürkütüp, üzmek istemiyordu biricik kızını. O yüzden bu kadına bırakmıştı. Annesiydi sonuçta değil mi? Kızına gerçekleri anlatabilecek tek kişiydi.
Siyal şaşkınlıkla gözlerini açtı. Elleriyle önüne düşen saç tutamını geriye doğru taradı ve pembe rujlu dudaklarını yaladı. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi. Böyle bir soru önceliği olmamıştı onun için. Kızının daha hiçbir şeyden haberi yokken böyle sabırsızca kapıya adam gönderilmiş olması dokunuyordu ona. Kaşları sinirle çatıldı. Her zamanki gibi fevriydi Siyal.
"Leyal her şeyi öğrenebilirdi? Derdin ne? Leyal'i önemsediğini düşünüyordum!"
Siyal, her defasında karşısındaki adamın tehlikeli olduğunun farkında olmasına rağmen cesaretle yükseliyor, sesini alçaltmıyordu. Daha önce denk geldikleri ve onu bulduğu anı düşündü Siyal o an. Nasılda öfke doluydu bakışları. Kin doluydu gözleri ve Siyal o bakışlar altında ezilmişti. Şimdiki bakışlarda bir değişiklik olmamasına rağmen Siyal, karşısındaki adamın aptallık yaptığını düşünüyordu.
Bilmese de korkuyordu Siyal. Leyal'i ondan alacağından korkuyordu. Yalnız kalacağından korkuyordu. Ondandı bu mantıklı düşünmeme ve ani değişen ruh halleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYÂL
RandomNe adam bir daha cebinde ezilmiş papatyalar buldu, ne de kız ezdiği papatyaları hatırladı. ❋