⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
⠀⋆
⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀Bugün cumartesiydi. Okul yoktu. Zaten 2 hafta sonra kapanacaktı. Artık 12. sınıf oluyordum. Bu her ne kadar gersede, bu gerginliğimi tatilime yansıtmamakta karalıydım. Dünden sonra annem hiçbir şey söylemeden ayaklanmış evden çıkmıştı. Nereye gittiğini bilmiyordum. Peşinden takip etmek için gittiğimdeyse annem kapıyı üzerime kitleyerek gitmişti. Evet. Yapmıştı bunu. Her ne kadar bu tavır beni sinirlendirse de bir şey diyememiştim çünkü psikolojik olarak kötü hissettiğinin farkındaydım. Beni eve kitlemesi ne kadar zoruma gitse de bir şey diyememiştim anneme. Eve gelene kadar onu beklemiştim ve gece uyuyamamıştım. Eve geldiğindeyse iyi görünüyordu. Ne kadar her zamanki gibi olmasa da gitmeden önce ki halinden iyiydi en azından. Beni duymazlıktan geliyor ve gözleri şiş bir şekilde hiçbir şeye tepki vermiyordu. Bu beni ne kadar korkutsa da bugün bir şeylerin değişeceğini düşünüyordum. Annem bana her şeyi anlatmalıydı değil mi? Başında bir sorun varsa bana söylemeliydi ki birlikte halledelim. Ben onun tek kızıydım. Tek ailesiydim. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Yardımcı olmak istiyordum anneme.
Kahküllerim hafif uzadığı için gözüme girdiğinde yana doğru yatırdım parmağımla. Saçlarımı arkadan sıkıca toplamış domates doğruyordum menemen için. Erkenden uyanmış anneme işe gitmeden -ki gidecek miydi bilmiyordum- kahvaltı hazırlamak istemiştim. Tavaya küçük küçük doğradığım domatesleri de ekleyerek karıştırdım. Son anda serçe parmağımın tavaya deymesiyle sertçe geriye çekildim. Cidden bir bu eksikti. Parmağımı suya tutarak yanma hissinin geçmesini bekledim fakat hafif sızlama vardı. Duvarda asılı duran dolaba ilerleyerek yarabandı çıkardım ve dişimle açtım. Yarabandını gelişi güzel parmağıma sardığımda bu sefer dikkatli olmak için ekstra çaba sarf ettim. Ellerimin yara almasını hiç sevmiyordum. Başka bir yerime ne olursa olsundu ama ellerime olmasındı. Ellerimi sabunlayıp yıkayarak üzerimdeki önlüğü çıkardım. Mutfaktaki masamıza baktığımda iyi iş çıkardığımı düşünüyordum. Bence olmuştu.
Masanın üzerinde telefonumun sesini duyduğumda uzanarak telefonumu aldım. Gökay arıyordu. Telefonumu ilk defa bir arkadaşım arıyordu. Gülümseyerek açtım.
"Neredesin Leyal?"
Arkadan duyduğum gürültülü seslerle ve seslerden ayırt ettiğim Sude'nin sesiyle, Atlas ve Sude'nin tartıştığını düşündüm bir an.
"Evdeyim neden ki?"
"Bir susun lan artık.. aloo kime diyorum lan... kusura bakma Leyal, yine başımı yediler bunlar."
Anlayışla başımı salladım. Sorun yoktu.
"Sorun yok seni duyabiliyorum ben."
"Tamam güzel. Diyorum ki sahilde buluşalım. Hem şu projeyi hallederiz hem de takılırız bizimkilerle."
Evet her şey güzeldi ama şu proje işi bozuyordu.
"Tamam güzel olur. Ne zaman ki?"
Eğer şimdiyse gelemezdim. Annemle kahvaltı edecektik daha. Olmazdı.
"Ne zaman istersen. Yazarsın bana. Müsaitim ben her zaman. Bizimkiler de başı boş dolaşıyorlar sorun olmaz yani."
Güldüm bu dediğine. Eğer gerçekten öyleyse güzel olurdu. Geç kalma telaşım olmazdı.
"Tamamdır. Ben yazarım o zaman."
Telefondaki sesler azaldığında Gökay'ın uzaklaştığını anladım. Sesini daha net duyuyordum şimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYÂL
RandomNe adam bir daha cebinde ezilmiş papatyalar buldu, ne de kız ezdiği papatyaları hatırladı. ❋