"Onun doğru kişi olduğundan emin misin?" Kalın ses şüpheyle sordu.
"Eminim patron. Planladığımız gibi adresi verdim."
"İyi iş. Kai olarak bir süre daha kalmak zorundasın Jongin. Chanyeol'ün neler çevirdiğini anlayana kadar."
Jongin'in cevap vermesine fırsat kalmadan telefon kapanmıştı. Araştırmayı kendisi yapmak yerine Baekhyun'un yapmasına izin veriyorlardı.
---
Dün gece barda fazla kalmamaya özen göstermiştim. Ancak kendimi ne kadar kaptırdığımı hatırlamıyorum, eve geldiğimde güneş hafifçe etrafı karanlıktan kurtarmaya başlamıştı. Tüm gece o gürültülü müzikle dans etmiş, içmiş ve eğlenmiştim. İlk defa yalnız başıma ayaklarımın üzerinde durabilmiştim. Gerçi odama doğru çıkarken bunu başarabildiğim bile tartışılırdı. Aşırı sarhoş olmamıştım, bilincim açıktı ancak önüme düz bir çizgi çekseniz üstünde yürüyemezdim. Kıkırdayarak kendimi yatağımın yumuşak kollarına bıraktım. Öylece uyuyakaldım.
En nefret ettiğim biçimde uyanmıştım. Sıcaktan ve aşırı aydınlıktan. Üstümdeki lanet ağırlığı saymıyordum bile. Deri ceketimi çıkarma zahmetinde bile bulunmadan uyuyakalmıştım. Botlarım hala ayağımdaydı. Hafifçe yatağımda doğruldum botlarımı ve ceketimi odanın bir köşesine fırlatır fırlatmaz tuvalete koştum. Anlaşılan o ki fazla alkol mesaneme hiç iyi gelmiyordu. Aynaya baktığımda göz makyajımın gözlerim dışında her yerde olduğunu fark ettim. Yüzümden uzun uğraşlar sonucu izleri çıkarmıştım.
Kahvaltımı sessizce yaparken aklımdaki tek şey o eve gidip bir şeyleri karıştırmaktı. Ancak anahtarım olmadan giremezdim. Daha önce de çilingirlik deneyimi yaptığım söylenemezdi. Gündüz mü gitmeliydim yoksa gece mi? Bana kalırsa gündüz orada olmam daha iyi olurdu. Chanyeol fazla evde kalan bir tipe benzemiyordu. Düşüncelerimden kurtulmamı sağlayan şey domates sosuna düşürdüğüm sosisimdi. Küçük çocuklar gibi üstüm kirlenmişti. Annem bana bakıp güldü. Babamda hafifçe gülümsedi. O an sanki çocukluğuma dönmüştüm. Sanki her şey düzelecek gibi hissetmiştim. Ama sadece bir anlığına. Sadece bir anlığına tehlike içinde olduğumu unutmuştum. Fakat şu 'an'dan sonra tehlikeyi evinde ziyaret edecektim.
"Bugün Chanyeol'le buluşabilir misin? Planın var mı?" Annem kibar bir dille konuşmuştu. O an kafamın çevresinde yanmaya başlayan ampulleri gördüm.
"Boşum ancak ona çıkma teklifi edecek değilim." Hayır dememiştim. Sinsi gülümsememi bastırmaya çalışarak sosa bulanmış sosisimi ağzıma attım.
"O zaman bir saate hazır olsan iyi olur. Evin önünden seni almaya gelecek." Şimdi her şey istediğim gibi gidiyordu. Anneme cevap vermedim ve önümdeki tabağı hızla yiyip odama çıktım. Dün yaptığım alışverişten mi yararlansam yoksa kendi kıyafetlerimi mi giysem bilememiştim.
Dolabın karşısında domates bulaşmış tişörtümle bekliyordum. Belki de benden soğuması için kirli ve çirkin olmalıydım. Ama o şekilde beni arabasına bile almazdı. Dün aldığım kıyafetlerden en düzgün -randevu için- olan şeyleri seçtim. Beyaz dar bir pantolon ve siyah baskısız düz tişörtümü giymiştim. Pantolonun dar olmasını görmezden gelirsek gayet rahattım. Makyaj yapacak halim yoktu ama sürekli elim eyeliner'a gidip geliyordu. En sonunda saf ve makyajsız olmaya karar vererek aynaya baktım. Neden telaş yapmıştım ki? Sadece Chanyeol'le randevuya çıkacaktık ve ben onun anahtarının izini alacaktım. Bu kadar telaşa gerek yoktu. Yapabilirdim.
Chanyeol'le ilk randevuma hazırdım.
Ufak bir sırt çantasına cüzdan gibi gerekli eşyalarımı koydum. Lanet daracık pantolona telefonumu koymam bile işkenceydi. Merdivenlerden inerken acele etmedim. Kapının önüne geldiğimde vestiyerin aynasından saçıma son kez baktım. O sırada annem hızla yanıma gelip suratımın önünde bir şey sallandırdı.
"Bu nedir?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Love
FanfictionHer zaman sakin bir hayatım olmasını istemiştim. Beladan uzak, üzüntülerin yanına bile yaklaşamayacağım bir hayattı tek istediğim. Bir gün. Sadece bir gün bütün bu hayallerimi kumdan kale gibi rüzgarla savurmuştu. Acımasız dalgalar defalarca vurmuş...