Büyük bir hızla laptop'u çantadan çıkardım ve küçük kilidiyle çantasını tekrar kilitledim. Bana lazım olan sadece bilgisayardı. Yatağın altına girerek çantayı bulduğum yere koydum. Şanslıysam birkaç gün boyunca Chanyeol bilgisayarının yokluğunu farketmez, böylece bende işim bitince geri gelip yerine koyabilirdim. Şöyle bir düşününce mümkün gibi gözükmüyordu ama bu herifin tahmin ettiğimden daha çok düşmanı vardı. Bunu yapan kişinin ben olduğumu düşünmezdi bile. Umarım.
Yerden küçük anahtarı alıp bulduğum o gizli cebe tekrar koydum. Evine girildiğini anlaması iyi olmazdı. Fenerimi sağ elime laptop'u da sol kolumun altına koyarak kapıya doğru ilerledim. Burada işim bitmişti.
Kapıdan, geldiğim gibi rahatça çıkmıştım. Tam o sırada bir alt kattan adım sesleri geliyordu. Merdiven korkuluğundan başımı uzattım. O katın ışıkları yanmıştı ve biri korkuluklardan tutunarak hızla bulunduğum kata çıkıyordu. Elimde eldiven, fener ve laptop'la kesinlikle hırsız gibiydim. Lanet olsun az önce bilgisayar çalmıştım, tabi ki hırsızdım. Ne yapacağımı düşünürken adımların sahibi hızla buraya doğru geliyordu.
Bilgisayarı sıkıca tutup üst kata koştum. Burası en üst kattı. Eğer o kişi bu katta oturuyor ise bitmiştim. Laptop'a sarılarak korkulukların dibine çökerek karanlıkta saklandım. Aşağı kata kafamı uzatıp yukarıya çıkan kişiyi görmeye çalıştım.
Lanet olsun bu Chanyeol'dü...
Kalbim kulaklarımda atarken cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı açmasını izledim. Birden duraksadı. Kilidi yuvasına soktuktan sonra bekledi ve arkasına baktı. Kafasını yukarıya doğru çevirirken kendimi arkaya doğru attım. İzlendiğini hissetmiş olmalıydı. Kucağımdaki laptop'a sarılarak gözlerimi yumdum. Gitmesini beklemekten başka çarem yoktu. Ufak bir beklemenin ardından kapının açılma, ardından kapanma sesini duydum. Korkuluklardan başımı tekrar uzattığımda çoktan eve girmiş olduğunu gördüm. Derin bir nefes alarak fazla oyalanmadan tüm katları büyük bir hızla indim. Şanslıydım ki pencereler binanın arka tarafında kalıyordu.
Eldivenlerimi çıkarıp yol kenarındaki çöp konteynırına attım ve eve doğru yola çıktım.
Bir sonraki gün ofiste oturmuş dün yaptığım çılgınlığını düşünerek vicdanımı sızlatıyordum. Dün laptop'u eve getirdikten sonra kendi çantama koyup işe getirmiştim. Minseok hyung bir tanıdığı olduğunu söylemişti. Sabah yanına uğradığımda, mesai saatinin bitiminde beni bir yere götüreceğini söylemişti.
Ben o dosyanın içinde neler olabileceğini düşünürken ikindi vaktine yeni girmiştik. Gözümün önünde sallanan el ile kendime geldim. Minseok hyung sevimli gülümsemesiyle adımı sesleniyordu.
"Baekhyun-ah! Hey! Hadi Jongdae'den izin aldım çıkabiliriz. İşin kaldıysa sonra halledersin." Gözlerimi birkaç kez kırpıştırarak hayranlıkla baktım. Herşeyi hemen halletme yeteneği harikaydı bu adamın.
"Tamam hyung. Nereye gidiyoruz?"
"İlk önce bana gidiyoruz. Gideceğimiz yere bu şekilde girmemize imkan yok. Linç ederler bizi." İşte bu şaşırtıcıydı.
"Gay bar'a filan mı gidiyoruz?" Sesli bir kahkaha patlattı lafıma karşılık olarak.
"Gay bar'a gitmek için özel bir şekilde giyinmemize gerek yok. Eşcinsel olduğumuz yirmi metre öteden anlaşılıyor zaten." Bu daha da şaşırtıcıydı. Beni anlamasının yanı sıra kendisinin yönelimini de itiraf etmişti. Dediğine bende gülüp çantayı alarak departmandan çıktık.
Arabasıyla yaklaşık on beş dakikada evine ulaşmıştık. Yol boyunca havadan sudan konuşmuştuk. Bana koşulsuz yardım ettiği için minnettardım. Henüz hiçbir şey sormamıştı ve sorgulamamıştı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Love
Hayran KurguHer zaman sakin bir hayatım olmasını istemiştim. Beladan uzak, üzüntülerin yanına bile yaklaşamayacağım bir hayattı tek istediğim. Bir gün. Sadece bir gün bütün bu hayallerimi kumdan kale gibi rüzgarla savurmuştu. Acımasız dalgalar defalarca vurmuş...