"Baek!" derinden duyduğum sesle mırıldandım. "Evet?"
"Kalk artık. Çok uyumaya başladın. Senin yüzünden vakit geçiremiyoruz. Evdeyken ne yediriyorlar sana?" Evet, kesinlikle Luhan'dı bu. Daha görmeden somurttuğunu tahmin edebiliyordum. Sanırım kahvaltıyı hazırlamış ve beni beklemişti.
"Çok yoruluyorum Han. Biraz daha uyuyabilir miyim? Lütfen." Sesim çatallı ve uykulu çıkıyordu buna dayanarak belki biraz izin verebilirdi, belki?
"Kim yoruyor seni?" sinirli sesi sırıtmama neden olmuştu. Gözlerimi kısarak ona döndüm.
"Sen."
Kızaran yanaklarını görünce kahkaha attım. Ve ödülüm ise kafama yediğim bir şaplak olmuştu. Cidden bu yaşımda bile dayak yiyordum, acıması yoktu bu çocuğun.
"İyi kalktım işte. Utanınca sinirlenip bana vurmayı kesmelisin bir gün hastanelik olmaktan korkuyorum." Yatakta oturur pozisyona gelip kötü kötü ona baktım. Bana kıyamayacaktı. İyiliğini suiistimal ediyordum resmen.
Ve o an beklemediğim bir şey yaptı. Kafama yeniden bir şaplak attı.
"Bana bak iyiliğimi kötü amaçlarında kullanma Byun. Kahvaltı hazır şimdi çabuk gel."
"Yah sakın bana sert adamı oynama." Gitmesine izin vermeden belinden tutup yatağa çektim. Çırpınmaları o kadar zayıftı ki sanki dünden razıydı bu yaptığıma. Kendime çekip beline sardım kollarımı ve sırtını göğsüme yasladım. Omzuna başımı yerleştirirken konuştum.
"Bana kıyamaman hoşuma gidiyor ve ben bunu tüm amaçlarım için kullanmayı planlıyorum Han." Hiç bir şey demeden kucağımda oturmaya devam etti. Rahatsız edici bir sessizlik oluştu.
"Abim döndü Baek." İşte bu hiç iyi değildi. Luhan ailesinin hiçbir ferdiyle anlaşamazdı. 15 yaşında evden kaçıp kendine yeni bir düzen oluşturmuştu. Bu kadar küçükken hayata atılması onu çabuk olgunlaştırmıştı. Ama hiçbir zaman zorluk çekmemişti. Okulunu değiştirmiş, yurda kaydolmuş ve işe başlamıştı. Ailesiyle ayrılma nedenini bana hiçbir zaman ayrıntılı anlatmamıştı ancak bardağı taşıran son damlanın abisi olduğunu biliyordum. Zaman geçtikçe arada bir ailesiyle görüşmeye başlamıştı ancak asla eskisi gibi olamayacaklarını kendisi de biliyordu. Özel günlerde saygıyı bırakmadan yıllarca onları ziyaret etmeyi sürdürmüştü. Ama abisiyle ne konuşmuş ne de adını anmıştı. Zaten abisinin de onunla aynı zaman da evi terk etmiş olması birbirlerini görmemeleri açısından iyi olmuştu. Uzakta bir yerde garip işler yaptığını duymuştum. Garip işten kastım ise yeraltında takılmasıydı. Ancak bunlar sadece dedikoduydu.
"Neden olduğunu biliyor musun?" derin bir nefes aldığını duydum. Yorgunlukla geri verdi.
"Sanırım babam çağırmış. İşi ile alakalı. Şirketin ve servetin başına geçecek olmalı."
"Başka bir şey olmadığına emin misin?" kucağımdan inerek karşıma oturdu.
"Babamın işi ile ilgili olduğuna eminim. Ayrıntıları bilmiyorum." Elleriyle yorganda şekiller çizmeye başladı.
"Yapabileceğim bir şey var mı?" meraklandığını biliyordum. Kalbi çok yumuşaktı ondan nefret etse bile hala endişelendiğini tahmin edebiliyordum. 9 yıl affetmek için uzun bir süreydi. Ya da daha fazla nefret etmek için. Ama Luhan kin tutamazdı.
"Hayır, sanmıyorum. Hadi kahvaltı yapalım."
Luhan'da yaptığım kahvaltıdan sonra duşa girip evime gitmiştim. Hala ailemle yaşıyordum ve onlardan ayrılma gibi bir düşüncem yoktu. Evlenene kadar burası benim evimdi. Sıcak aile ortamı her şeyden güzeldi. Aklım hala Luhan'da kalmıştı. Ailelerimiz bizden önce tanışmış birçok konu da ortaklık yapmışlardı. İş ortaklığının yanı sıra aile dostlarımızdı. Luhan'ın onlarla arasının biraz olsun düzelmesine bunun da katkısı olmuştu. Sevgili olduğumuzu saklamamıştık sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Love
FanfictionHer zaman sakin bir hayatım olmasını istemiştim. Beladan uzak, üzüntülerin yanına bile yaklaşamayacağım bir hayattı tek istediğim. Bir gün. Sadece bir gün bütün bu hayallerimi kumdan kale gibi rüzgarla savurmuştu. Acımasız dalgalar defalarca vurmuş...