Bölüm 11

428 24 26
                                    

Not: bu hikaye neydi, noluyoz diyen bebiklerim önceki bölümlere bi göz atın beyniniz bulanmasın ♡
~~~~~

Yavaşça yutkundum. Sanki günlerdir su içmemişçesine kurumuştu boğazım. Nedeni ise kapımın önünde kaşlarını çatmış bir halde beni izliyordu. Dizüstü bilgisayarının kapağını annesine yakalanmış yaramaz çocuklar gibi yavaşça kapattım ve yorganımı elime alıp yavaşça sıktım. Sanki beni Chanyeol'den koruyacaktı... Öncelikle yaptığımın çok sorumsuz ve haddini aşan bir hareket olduğunun gayet farkındaydım ancak şeytan kirli parmaklarıyla beni merak etmem için zorlamıştı.

Tanrım kimi kandırıyorum, baştan aşağı suçluydum işte.

Kafamın içindeki gereksiz tartışma Chanyeol'ün bana doğru yaklaşmasıyla son bulmuştu. O yatağıma yaklaştıkça ben geri çekiliyordum. Çok değil az bir süre sonra yatağımdan yuvarlanacaktım ve mecburen duraksadım. Bu sırada Chanyeol sol dizini yatağımın üstüne koyarak üzerime doğru gittikçe yaklaşıyordu. Kalbim suçluluk ve yakalanma duygusuyla göğüs kafesimi acıtarak atıyordu ve yanaklarım kızarmaktan karıncalanmaya başlamıştı.

"Ne o Baekhyun? Çok mu şaşırdın beni gördüğüne. Bahse varım aldığın şeyi yerine sorunsuz koymayı planlıyordun. Yanlış mıyım?" tekrar yutkundum. Yüzsüzce evet diyemezdim sonuçta. Susmayı tercih ettim. Gözlerimin içine bakarak konuşmaya devam etti.

"Neler öğrendiğini kibarca sorsam yanıtlar mısın?" sessizliğim yanıtımı benim yerime vermişti.

Ben daha ne olduğunu anlamadan kolumdan hızla çekip beni yatağın ortasına hızla yatırdı. Zaten yatağın üstünde olan dizlerinin arasına hapistim şimdi.

"Sanırım zor kullanmam gerekecek. Senin istediğinde bu değil mi zaten?" ağırlığını yavaşça üstüme verirken sesini yükseltiyordu. "Beni ilk gördüğün anda anlamalıydın tehlikeli olduğumu Baekhyun. Fakat sen ne yaptın, gittiğim yerlerde dolaştın. Bir silah dükkanına düşüncesizce daldın. O da yetmedi lanet olası evime kadar girdin ve eşyalarımı karıştırıp özelime saldırdın. Senin derdin ne?!"

Yüksek sesiyle yattığım yere biraz daha sinmiştim. Neden anlamıyordum ancak gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum. Bana kızması kalbimi kırmıştı. Her bir bakışında, bileğimi her sıkışında daha da kırılıyordum. Tek bir damla sağ yanağımdan süzüldü. Neden bu kadar savunmasız hissediyordum? Ben bundan daha güçlüydüm.

"S-seni tanımak istedim." Verebildiğim tek cevap liseli kızların hoşlandıkları çocuklara verdiği cevaplara benziyordu. Kendime sövüp devam ettim. "Luhan'la aranızda ne geçtiğini merak etmiştim en başta." Bileklerimi hala çok fazla sıkıyordu. Derin bir nefes almaya çalıştım ama nafileydi.

"T-tehlikenin peşinden koşmuyorum ama seni tanımaya ihtiyacım vardı Chanyeol. İstesem de istemesem de evleneceğiz. Nelerle uğraştığını bilmediğim biriyle olmak istemedim." Bunu sesli söylemek düşünmekten çok daha garipti. Tek benim için garip olmayacak ki Chanyeol bileklerimdeki ellerini gevşetti ve üstümden azda olsa ağırlığını çekti. Sanırım evleneceğimiz gerçeğini henüz o da kavrayamamıştı.

"Neleri öğrendin?" bıkkınlıkla sordu.

"O silah dükkanıyla ne işin olduğunu öğrendim." Kısaca her şeyi öğrendim. Sadece işi nasıl bitireceğini bilmiyordum. O tehlikenin altından nasıl çıkacağını bilmiyordum.

"Şuan geri dönmenin imkansız olduğu bir yola girdiğinin farkında mısın? İlgilenmem gereken o kadar çok şey var ki birde başıma sen çıktın. Bana yükten başka bir şey olmayacaksın."

İşte bu daha fenaydı. Sinirleniyor muydum yoksa daha fazla mı kötü hissediyordum kesinlikle anlaması çok zordu. Kendimi öyle bir fazlalık gibi hissettirmişti ki onu şuan çok fena yumruklamak istiyordum.

The Last LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin