Bölüm 6

516 50 12
                                    

Dediği şeyle yutkunmuştum. Bakışları ve ses tonu beni çok korkutuyordu. Birde şuan silahların içinde olmamız durumu daha da berbat hale getiriyordu. Elinde tuttuğu Five-Seven'ın ucunu çıplak koluma dokundurdu. Şuan elinde silah olan ve duvara beni hapsetmiş Chanyeol, bana kahvaltı hazırlayan Chanyeol'den çok uzaktı.

Onu çok iyi tanımadığımı biliyorum ancak nasıl bir insan bir anda bu kadar değişebilirdi ki? Evlenmememiz için beni ikna etmeye çalışan kişi şimdi evlenmemiz için ailelerimize destek olmuştu. Hatta o kişi şuan beni, kendisiyle duvar arasına sıkıştırmıştı. Evet, bakışları çok korkutucuydu. Elindeki silahı ise soğukkanlılıkla tutuyordu. Ama beni vurmayacaktı. En son dediği şeyi hatırladım.
--
"Senin buradan ayrılmana izin vereceğimi sanmana neden olan şey ne?"
--
Dediğini duymamazlıktan gelip sorumu yönelttim.

"Evlenmeyi neden kabul ettin?" Az önce korkudan yutkunan ben değilmişim gibi cesaretle ve soğukkanlılıkla konuşmuştum.

Varlığını unuttuğumuz silah satıcısı şaşkınlıkla arka taraftan haykırdı.

"Chanyeol?! Evleneceğin kişi bu muydu?!"

Bu? Bana az önce 'bu' diye mi hitap etmişti.

"Kapa çeneni!" Suratımı Chanyeol'ün önünden çekip satıcıya doğru bağırdım. "Şimdi bana cevap ver! Sırf Luhan'dan intikam almak için mi evlenmeyi kabul ettin?"

"Evet! Sırf geçmişimi mahvetti diye kabul ettim." Gözlerimi inanamayarak büyüttüm.

"Evlensek bile umurunda olacağını mı sanıyorsun? Şuan en yakın arkadaşımla sevgililer ve ne seni ne beni düşünecek kadar vakitleri yok. İkimizde Luhan'ın geçmişine aitiz! Bırak bunun peşini." Dediklerime kendim bile inanamıyordum ama doğruydu. Onun geçmişine aittik. Ondan intikam almamız hiçbir işe yaramayacaktı. Sadece kendimizi mahvedecektik.

Chanyeol'ün gözlerine baktım. Haklı olduğumu o da biliyordu

"Burayı nasıl buldun?" Ama bana cevap vermek yerine konuyu değiştirmeyi tercih etmişti. Silahı aşağı indirmiş ancak hala dibimden çekilmemişti. Zorla pantolonumun cebinde duran kartviziti çıkarıp göğsüne bastırdım.

"Odamın ortasında unutmuştun. Bende merak ettim."

"Seni odana kadar taşımamalıydım. Bir daha bayılırsan yemin ederim seni çöpe atarım."

"Hayatımda sadece iki kere bayıldım! Hepsi de senin getirdiğin belalar yüzündendi!" Gözlerindeki duygu bir anda yokolmuş ve beni serbest bırakmıştı.

"Benim peşimde dolanırsan o belalar seni asla bırakmaz haberin olsun." Arkasını dönüp şaşkınlıkla bizi izleyen satıcıya doğru ilerledi. Ne yani beni bırakıyor muydu? Hani gitmeme izin vermiyordu?

Gerçi böylesi daha iyiydi. O orda işiyle uğraşırken aradan sıvışabilirdim. Tişörtümü hafifçe düzeltip beni çekip çıkardığı yöne doğru ilerledim.

"Hiçbir yere gitmiyorsun!" Sert sesiyle titredim. Sakinleştiğini sanmıştım. Satıcı konuştu.

"Gizli kamera olmayacağını mı sandın? Senin buraya geldiğini gördük ama müstakbel damat olduğunu şapkandan dolayı anlayamadık. Şu sıralar Chanyeol'ü takip eden tek kişi sen değilsin."

"Kyungsoo! İstersen CV'mi de ver!" İsminin Kyungsoo olduğunu öğrendiğim satıcı hafifçe gülmüştü. Chanyeol is bana dönmeden mırıldandı.
"Seni ben bırakırım eve. Buraya gelen sivilleri canlı bırakmayan insanlar var. Bayılmış halin yeterince can sıkıcı birde cesedinle uğraşamam."

O kadar normal bir şeymiş gibi dile getirmişti ki şaşkınlıktan dehşete bile düşememiştim. Ama bir şekilde sarf ettiği her kelime canımı acıtıyordu. Başına dert açtığım doğruydu ama kendisi başlı başına bir dert iken benden yakınmaya hakkı yoktu.

The Last LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin