Sert!

668 13 54
                                    


Derin dinlendirici bir uykunun ortasında telefonumun rahatsız edici sesiyle yerimden sıçradım. Çarşaf yatağın ortasında tortop olmuştu. Saçlarım dağılmıştı. Bir bebek gibi, dinlenmiş hissediyordum. Telefonun odaya dağılan ve yatağı titreten sesini susturmak için zihnim hızla ayıldı. Annem, yüzünde bandajlarla ekrandan bana o keskin ve delici bakışlarını atıyordu.

"Bu saatte uyuyor musun?" diye sordu memnuniyetsiz bir sesle.

"Artık uyumam da mı sorun oluyor?" diye dudak büzdüm.

"Senin gibi genç bir kızın yapacak şeyleri yok mu?" diye soruma soruyla karşılık verdi, ama aslında bu bir soru değildi. Ardı ardına sıralayacağı nasihat ve emirlerin başlığıydı. "Sporunu yapıyor musun? Yediklerine dikkat ediyorsundur umarım. Kalori açığı oluşturman lazım... Yarın bir gün evlendiğinde zaten kendini salacaksın, o zamana kadar..." Duraksadı. "Yani sana bir kısmet bulana kadar görünüşüne dikkat etmelisin." Gözlerini kıstı. Yüzünü yeni gerdirdiği için bu görüntü bir korku filmi sahnesini andırıyordu. Gülmemek için zor tuttum kendimi.

"Bu ne çirkinlik!" diye inledi. "Tarak denilen aletten haberin yok mu senin? Bu hâlle mi dolaşıyorsun yoksa? Bana bak, eğer senin yüzünden bir laf işitirsem, bu kış elimden çekeceğin var. Sosyeteye rezil etmek için mi dünyaya geldin sen?" Dudaklarını birbirine bastırdı. "Gelmeni de hiç istemedim ya, neyse..." Eliyle bandajlarına hafifçe dokundu. "Durmadan beni sinirlendirmeyi başarıyorsun. Bravo! Kalk, kendine çeki düzen ver. Yaz olduğu için kendini salayım deme sakın. Spor yap, doğru beslen. Derslerini tekrar etmeyi unutma. Ve sakın ama sakın..." Kendi kendine hiddetlendi. "Denize giderken bikini falan giyeyim deme!"

"Neden?" diye inledim.

"Neden mi? Neden mi?" Burun deliklerini şişirdi. "Mahsus yapıyorsun değil mi? Beni sinirlendirip yeni yaptırdığım yüzümün istediğim gibi olmasını istemediğin için yapıyorsun. Seni küçük sinsi yılan... Baban gibi hayatımı mahvetmek için o yılan dilinizle durmadan beni aşağılamalarınızdan bıktım. Nedenmiş? Peh! Sanki bilmiyorsun. O çirkin vücudunla magazin dergilerinde üstelik benim adımın yanında basılmış fotoğraflarına ağlayarak bakarken nedenini öğrenirsin."

"Özel mülkteyiz anne, magazincilerin burada ne işi var?"

"Özel mülkmüş, kızım sahiden bu kadar geri zekâlı mısın sen? Drone diye bir şey var. Hop, havadan çekiverirler fotoğraflarını da ruhun duymaz."

"Merihlerin korumaları havadan ve karadan tüm güvenliği sağlıyor."

"Mirihlirin kırımılırı tim givinliği sığlıyırlır. Seni çokbilmiş ukala! Giymeyeceksin dediysem giymeyeceksin. Bitti. Şimdi daha fazla vaktimi çalma, beni de başka insanlara rezil rüsva etme."

Annem hoşça kal bile demeden telefonu kapattı ve telefon arka planındaki sahte gülümsememle çektirdiğim aile fotoğrafına öylece bakakaldım.

Hoşça kal, kızım...

Yerimden kalktım ve banyoya girdim. Uyumadan önce kendime dokunduğum yerlerime baktım. Ne güzel hissetmiştim. Oysa şimdi kendimi bok gibi hissediyordum. Ilık duşun iyi geleceğini düşünerek küveti doldurdum. Bir banyo topunu küvete atıp köpürmesini beklerken sütyenimi ve külotumu çıkardım. Topun renkleri suya karışırken küvetin kenarında çırılçıplak birkaç dakika öylece oturdum ve sonra kendimi ılık suyun kucağına bıraktım.

Suyun iyileştirici gücü vardı. Aromatik yağların hassas ruhumu iyileştirmesine izin verdim. Bedenimse yumuşamıştı. Kendime dokundukça, süngeri tenimde gezdirdikçe Merih ve Yaman'ın harmanlanan görüntüleri zihnimde belirip kayboluyordu. Utanıyordum ve müthiş bir korku beni heyecanlandıran bir dürtüyle damarlarımda geziniyordu. Tüm bunları hissetmem normal miydi? Yoksa bastırılmış duygularım artık dayanamadığı için patlamak mı istiyordu?

KIRMIZILAR, KARANFİLLER VE GÖZYAŞLARI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin