TERAS

393 8 12
                                    

Merih'le birlikte kalabalığın arasına karıştık. Partinin coşkusu bizi hemen içine çekti. Her köşeden gelen müzik sesleri, neon ışıkların dans eden gölgeleri, insanların kahkahaları ve içki dolu bardakların şıngırtıları... Her şey mükemmeldi. Evin her köşesinde bir an bile durmadan hareket eden gençlerin enerjisi, sahip olamadığım o enerji şimdi dört bir yandan hücrelerime doğru sızarak beni de etkisi altına almıştı. Olduğum yerde bir sağa bir sola sallanıyordum.

Bir süre sonra Merih elimi tuttu ve beni kalabalığın arasından çekip evin daha tenha bir köşesine götürdü. Her adımda kalbimin gümbürtüsü kulaklarıma sokuluyor ve hoparlörden tüm eve yayılan müzik sesini anlık atımlarla durduruyordu. Heyecandan bayılmamak için kendimi tembihliyordum. Teras görece daha sakin bir alandı. Aşağıda devam eden partinin sesi burada daha hafif duyuluyordu. Merih, gözlerimin içine bakarak, "Biraz baş başa kalmaya ne dersin?" dedi.

Kalbimdeki gümbürtü yerini hızlı çarpan ritimlere bıraktı. Kurumuş dudaklarımı ıslatmak için içkimden bir yudum alırken sadece başımı salladım. Birlikte terastaki büyük, yumuşak koltuğa oturduk. Merih, elini nazikçe yanağıma koydu ve başparmağıyla dudaklarımı okşadı. Tesisatı iyi ayarlanmamış bir elektronik alet gibiydi. Parmak uçlarından tenime yayılan minik elektrik akımları hissediyordum. Dokunuşu beni ürpertti. Gözlerimi kapattım ve o anın tadını çıkardım. O parmaklar dudaklarımı, yanağımı ve gerdanımı okşayarak aşağılara doğru kaydı.

Merih'in dudakları benimkilere yaklaşınca istemsiz bir irkilmeyle kendimi geri çektim. Tüm pişmanlığımla yaptığım hareketin yanlışlığını ölçmeye çalışırken, "Pekâlâ, yavaştan alıyoruz," diye fısıldadı. Bu hareketimden neyi anladığını çözmeye çalışırken bu anda düşüncelerimin yavaşladığının farkına vardım. Hisler ve düşünceler akıp gidiyor fakat cevaplar verilmiyordu. Sonra dudaklarının o yumuşak dokusu kulaklarımın hemen altıyla buluştu. Öpücükleri yavaşça derinleşti, dudaklarının uçlarından yayılan kıvılcımlar vücuduma doğru yayıldı ve aramızdaki tutku hızla artmaya başladı. Onu deliler gibi öpmek istiyordum ama yaptığım yanlış hareket o dudakların yönünü değiştirmişti. Ellerim istemsizce onun boynuna, omuzlarına, ardından göğsüne kaydı. Bir şekilde yönünü değiştirmek istiyordum ama bir gemide iki kaptan fazlaydı. Düğmelerini yavaşça açarken, parmaklarımın altında kaslarının hareket ettiğini hissediyordum. Ana odaklanmaya çalıştım.

Merih, beni nazikçe koltuğa yatırdı. Dudakları boynumdan göğsüme, ardından karnıma doğru ilerlerken, elleri vücudumun her yerini keşfetmeye başladı. Nefesim hızlandı, bedenim onun dokunuşlarına karşılık veriyordu. Kendimi tamamen ona bırakmıştım.

Merih, dudakları göğüslerimin arasındayken elleri yavaşça elbisemin altına kaydı. Kumaşın tenimden ayrılışı ve ardından gelen serin hava dalgası, duyularımı daha da keskinleştirdi. Merih, dudaklarıyla bedenimde izler bırakırken, elleri en mahrem yerlerime ulaştı. Dokunuşları nazik ama kararlıydı.

O anın büyüsü içinde kaybolmuştuk. Her hareketi, her dokunuşu beni daha da derin bir hazza sürüklüyordu. Kendi ellerim de onun bedeninde aynı tutkuyla geziniyordu. Bedenlerimiz birbirine kenetlendi, dokunuşlarımızın yarattığı elektrikle adeta birbirimize yapışmıştık.

Merih'in dokunuşları ve öpücükleri daha da yoğunlaştığında, içimdeki arzuyu artık kontrol edemiyordum. Bedenlerimiz birbirine uyum içinde hareket ediyor, her anın tadını çıkarıyorduk. Bu an, sadece bedenlerimizin değil, ruhlarımızın da birleştiği bir an gibiydi.

Saatlerce süren bu tutku dolu anın sonunda, dudakları bacaklarımın arasına kaydı. Önce nazik bir öpücükle başladı. Öpücükleri tatlı ısırıklar takip ederken dilinin ıslak dokusu ve keskin hareketleriyle inlemelerime mani olamadım. O ise dilini maharetle hızlandırıyor ve ara sıra inlemelerime karşılık veriyordu. Kasılmama mani olamadım. Sonra tüm vücuduma yayılan patlamayla onu bacaklarımın arasına kıstırdım ve olduğum yerde sarsıldım. Dünyadan çekildim. Etrafımda binlerce ışık patlıyor gibiydi. Uzay boşluğunda savuruldum.

Ardından birbirimize sarılmış halde, nefes nefese terasta uzanıyorduk. Tenim parlak ve nemliydi. Merih'in erkekliği uzanırken bacaklarıma baskı yapıyordu. Onun gözlerine baktım. Göz kırptı. "Daha sonra..." dedi. Kurumuş dudaklarımı dilimle nemlendirdim. Onu öpsem çok mu geç olurdu? Şimdi ben de onun için bir şeyler denesem yanlış mıydı? Bilmiyordum. İçimde ezilmiş bir benlikle derin nefesler aldım. Daha sonra, demişti. Pekâlâ, kaptan oydu. Ona uyum sağlayacaktım. Daha sonra ne isterse yapmaya razıydım. Aptal gibi irkilmeden kendimi geri çekmeden...

Partinin sesi arka planda devam ediyor, ama biz kendi dünyamızda kaybolmuş gibiydik. Merih, gözlerimin içine bakarak, "Bu geceyi asla unutmayacağım," dedi.

Gülümseyerek, "Ben de," diye fısıldadım. Bu anın büyüsünü bozmamak için sessizce birbirimize sarıldık ve gökyüzünde parlayan yıldızlar bizi karşıladı. Onlara en son ne zaman baktığımı anımsayamadım.

 Onlara en son ne zaman baktığımı anımsayamadım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
KIRMIZILAR, KARANFİLLER VE GÖZYAŞLARI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin