Düşünmek bazen sadece acı çektirirdi.
İyi okumalar!
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.:-)
İki gün sonra taburcu olacaktım. Benim sıradışı hayatım ne hâle gelmişti böyle. Olanları hatırladıkça ağlıyor, kafam karışıyordu.
Normal bir odaya almışlardı beni. Sağımda ve solumda yataklar vardı. Sağımda ki yatakta küçük bir kız çocuğu uyuyordu. Annesi ise yatağın bir köşesinde oturuyordu. Birden kız uyandı ve annesine sarıldı. Şöyle dedi:
" Anneciğim, gerçekten kolaymış. Hiçbir şey hatırlamıyorum."
" Ben sana demiştim, güzel kızım."
Ve acım kat kat arttı. Bazen bazılarının mutluluğu bizim üzüntümüz olabiliyordu.Gözyaşlarımı görmesinler diye zorla da olsa doğrulup aramızda ki perdeyi çektim ve ağlamaya başladım.
Birden aklıma 3 yıl önce şiir yarışması için anneme yazdığım şiir geldi:
" Sen neredeydin anneciğim?
Gece gözyaşlarımla yastığımı ıslatırken
Sen neredeydin anne ?"
Düşünmek bazen sadece acı çektirirdi.( 2 Gün Sonra )
Hastanenin pek de rahat olmayan yatağından kalkıp kıyafetimi giydim. Aşağı indim.
Babam dün akşam yanıma gelmişti. Ona kamera kayıtlarını sormuştum.
Kameralar bozulmuştu.
Bozulduğuna göre gördüklerim yalnızca bir rüyadan ibaret değil miydi? Birinin bozmuş olma ihtimali vardı sonuç olarak ama yine de ihtimallerin üzerinde pek durmadım. Sonuçta yalnızca bir tesadüf de olabilirdi.
Babam yine İngiltere' ye gitmişti. Bitmek tükenmek bilmeyen işleri için... Arabaya bindim. Mustafa abi sürüyordu arabayı.
Eve varmıştık sonunda.Emine Teyze bizi bahçede bekliyordu. Hemen yanına gidip sarıldım.Bir sürü soru sordu. Merak etmişti beni. Kahvaltı yapmamıştım. Güzel bir kahvaltı yapıp odama geçtim. Telefonumu elime aldım. Bir sürü bildirim gelmişti ve bunlardan yalnızca biri mesajdı. Hiçbiriyle ilgilenmeyip sadece gelen mesaja baktım. Okuldan gelmişti ve hemen yarın deneme sınavı olacağı söyleniliyordu.
Hiç endişelenmedim çünkü Doğa Lisesinin onuncu sınıflar arasındaki okul birincisi olmak bunu gerektirirdi.
Kitap okuma ihtiyacı duydum. Kaç gündür doğru düzgün okuyamıyordum. En sonda canım sıkıldı ve sahile inmek istedim. O sahil ve o bank beni daima rahatlatırdı. Yıllardır her kendimi kötü hissetiğimde ya da canım sıkıldığında giderdim. Kendimi hazırladım.Mavi bir kot pantolon ve yine mavi bir üst giydim. En sevdiğim renk siyah bile olsa bugünlük böyle olmuştu. Emine Teyzeye haber verip evden çıktım.
Evimiz sahile çok yakındır. Ondan dolayı on dakikada oraya varmıştım. Etraf sessizdi.Nerdeyse kimse yoktu ve hava güneşliydi. Yanıma kitabımı almayı unutmamıştım.
O sırada lavaboya gitme ihtiyacı duyup ayağa kalktım. Karşılıklı olmak üzere iki lavabo vardı. Bayanlar için olan kısma girdim. Kafama taktığım tokayı çıkarıp kitabın üzerine koydum ve çıktım. Çıkar çıkmaz biriyle çarpışmam bir oldu. Kitabım yere düştüğü sırada hemen karşıma baktım. Bir kızdı. Hemen konuştum :
" Ah , pardon! Kusura bakmayın görmemişim sizi. " dedim ve kitabımı alıp eğileceğim sırada kız benden önce davranıp kitabı aldı ve bana uzattı:
" Asıl ben özür dilerim. "
Ardından yoluma devam ettim. Kız lavaboya girmişti. Ben ise banka doğru ilerledim. O sırada tokamı unuttuğumu fark ettim. Kitabın üzerine baktım. Elbette, üstünde değildi. Geri dönüp baktığımda ise tokayı hiçbir yerde bulamadım.
Banka geri dönüp kitabı okumaya devam ettim. Kendimi kitap okumaya o kadar kaptırmıştım ki yanıma birinin oturduğunu fark etmemiştim bile. Sorduğu soruyla varlığını fark ettim:
" Ne okuyorsunuz? "
Bir an irkilip sağıma baktım. Uzun boylu, yeşil gözlü genç bir çocuktu. Cevap verdim hemen:
" Kalbimden Gelen Fısıltı."
" Daha önce okumuştum. Yazarın bu kitabı 15 yaşında yazdığını biliyor muydun? " diye sordu.
" Evet , biliyordum. Doğrusu 15 yaş için büyük bir başarı. "
Bir iki dakika sessizlik...Ardından bir soru daha sordu:
" Sizce Peri' nin - kitabın baş kahramanı - annesinin intikamını alması doğru bir şey mi? "
Daha çok öylesine soruyormuş gibi bir havası vardı. Eğer yanılmadıysam yalnızca konu açmaya çalışıyordu ama yine de tüylerim ürpermişti. İntikam mı demişti o?
" Şuan spoiler verdiğinin bilincinde misin? " diye sordum sinirle.
Hemen kızardı ve konuşmaya başladı:
" Ah , gerçekten özür dilerim. Sandım ki oraya kadar gelmişsiniz. Ben..."
Sözünü kestim:
" Sorun değil. "
Aslında sorundu ama kendini kötü hissettiğini anlamıştım. Ardından konuştum :
" Her neyse... Nede olsa spoiler yediğme göre cevaplayabilirim. Sanmıyorum, haklı değil bence . O ondan intikam alsa diğeri diğerinden alsa.... Al sana kan davası! " dedim gülerek.
O da hafiften güldü ve konuştu:
" Sanırım haklısın. Teşşekkür ederim. " dedi ve bir anda ayağa kalkıp gitti.
Arkasından " Bu neydi şimdi? " bakışı attım. Bir anda izin almadan yanıma oturuyordu. İsmini bile söylemeden konuşuyor. Sonra bir anda ayağa kalkıp gidiyordu.
Korkmuştum biraz. İntikamdan bahsetmiştik ve korkmuştum oysaki bilmiyordum: İntikam yaşamımın tam ortasındaydı....
Bu bölümde geçen kitabı ben henüz on iki yaşındayken okumuştum. O zamanlar kitabı çok sevmiştim ama şuan okusam muhtemelen bana pek hitap etmez. Eğer yaşınız ileri seviyeyse size pek hitap edeceğini düşünmüyorum ama yine de bir şans verebilirsiniz bence.
Peki ya sizce intikam güzel mi? Yani sizin almanız gereken bir intikam olsa alır mıydınız? Yoksa Rüya gibi düşünüp intikamı gereksiz mi buluyorsunuz?
Bence daha çok alacağımız intikama ve intikamımızı alacağımız kişiye bağlı bir durum bu.
Cevaplarınızı bu paragrafın altına yazabilirsiniz:-)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş Ve Kar
Romanceİlk duyuşta aşk... Rüya'nın monoton hayatı birdenbire değişmeye başlar. Kendini hastane ,karakol derken o bankta bulur. O bank ona sadece aşkı öğretmiyecek geçmişin sırlarını da açacaktır. Ateş ise babası gibi işkolik bir gençken kend...