15. Bölüm: ALINMAMIŞ İNTİKAM

1 1 0
                                    

Seninle olduğum hiçbir zaman benim için zaman kaybı olmaz.

İyi okumalar!

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım.

( Ateş' in Anlatımıyla )
Onu kapının dışında gördüğüm an nutkum tutulmuştu. Çok güzel göründüğünü düşünmüştüm. Şuan ise düşünüyordum da daha önce hiçbir kızın güzel olduğunu düşünmemiştim.
Annemin de güzel göründüğünü düşündüğüm zamanlar olmuştu ama hiçbir zaman böylesine nutkum tutulmamıştı. Onun karşısına geçtiğimde konuşamamaktan korkmuştum ama...
Ellerimi yıkayıp lavabodan çıktım. Kapıyı kapattım ve daha bir iki adım atmışken lavabonun hemen yanındaki kapısı açık oda dikkatimi çekti.
Bir yatak vardı. Hemen yanında ise bir çalışma masası vardı. Bir kitaplık vardı, içi test kitaplarıyla dolu olan.
İçeri bir iki adım attım ve masanın üzerindeki kitap dikkatimi çekti. Kitap açıktı ve soruların biri yuvarlak içine almıştı. Oraya gittim. Masadan bir kalem aldım ve çözmeye başladım. Fizik sorusuydu. Soru kolaydı. Ama en azından geçen ona çözdüğüm matematik sorusu kadar değildi.
Soruyu çözdüğümde cevap anahtarından kontrol ettim. Doğruydu. Odayı biraz incelediğimde odanın içinde başka bir oda fark ettim. Kapısı hafif açıktı. Orada ne olduğunu merak etsem de daha fazla özeline giremezdim.
Geriye döndüm tam gidecekken odadan bir tıkırtı geldi. Daha fazla beklemeyip odanın kapısını açtım. Kimse içeride yoktu. Odayı incelemeye başladım. Rafların hepsi kitaplarla doluydu. Odanın tam ortasında bir koltuk ve bir masa vardı. Masanın yanındaysa yere düşmüş bir kitap vardı. Kaşlarımı çattım. Evde bizden başkası yoktu. O halde bu tıkırtı nereden gelmişti? Belki de ben yanlış duymuştum.
Raflar klasik, fantastik ,gerilim ,korku, romantizm, bilim kurgu gibi bölümlere ayrılmıştı. Aşka inanmıyordu ama romantizm kitapları okuyordu. İşte bu gerçekten tuhaftı.
Hemen fark ettim o kitabı. Uçurtma Avcısı. Berk bana bu kitaptan bahsettiğinde daha önce duymuştum fakat okumamıştım. Berk'i kırmamak için bir gecede okumuştum. Doğrusu zor olmuştu.
Kitabın olduğu rafa doğru yaklaştım. Sağ elimi kitaba doğru uzattım. Tam kitabı alacakken biri önüme geçti ve iki elini üstüme dayayıp beni itmeye çalıştı:
" Hayır! Yapma! "
Ona döndüm. Rüya' ydı. Onu tanımam için bakmama gerek yoktu. Sesi yeterliydi. Konuşması yeterliydi. Zaten sesi değil miydi bizi tanıştıran?
Ona bu kadar yakınken ne söylediğini zor anlamıştım. Fakat konuşamıyordum. Yalnızca gözlerine bakabiliyordum. Aramızda bir adım bile yoktu.
Hemen önümdeydi ve sırtı raflara değiyordu. Halâ konuşamıyordum ve o da konuşmak yerine sadece bakıyordu.
En son da çoktandır itmeyi bıraktığı ellerini çekti ve başına başka bir tarafa çevirerek:
" Burada ne işin var? " diye sorduğunda biraz toparlanabildim.
" Ben... Ben aslında lavabodan çıktım. Çıktığımda... "
Sözümü kesti:
" Biraz arkaya git. Bu mesafe pek hoş değil. " dedi.
Yüzü kızarmıştı ve bana bakmıyordu. Aramıza belirli bir mesafe koyduğumda devam ettim:
" Çıktığımda odanı fark ettim. Aslında içeri girmeyecektim fakat masanda bir soru beni bekliyordu ve... " dedim. Yine sözümü keserek:
" O soru senin değil beni bekliyordu! " diye bağırdı birden.
" Aslında epey bir uğraşmış olduğun belli oluyordu. Ben yanlızca yardım etmek istedim. Kusura bakma. " dedim ve devam ettim:
" Soruyu çözdükten sonra bu odadan bir ses geldi. Kapısı hafif açıktı. Girdiğimde kimse yoktu ama bir kitap yere düşmüştü. " dedim kitabı göstererek.
Oraya baktı ve kaşlarını çattı. Demek ki önceden o yere düşürmemişti. Masaya doğru gitti yerdeki kitabı aldı. İçini karıştırdı ama bir şey bulamayınca masaya koydu. Ardından odaya girdiğimden beri hiç fark etmediğim pencereye baktı. Kaşları çatıldı ve mırıldanarak sanki kendi kendine konuşuyormuşcasına:
" Pencere kapalıydı. " dedi.
Bana döndü:
" Sen mi açtın pencereyi? "
Hemen " Hayır. " diye cevap verdim.
" Emin misin? " diye sordu.
" Eminim. Hatta sen bakmadan önce odada bir pencere bile olduğunu fark etmemiştim. " dedim.
Pencereye yöneldi aşağıya baktı ve pencereyi kapattı.
" Kimseye bundan bahsetmeyeceksin! "
Bu bir istek değil emirdi.
" Elbette. Ben kedin olabileceğini düşünmüştüm aslında. "
" Az önce elimdeydi, okşuyordum. Saatten alarm sesi gelince bıraktım. Kütüphanenin kapısı alarm sistemi ile kurulu. İçeri giren kişi sesi duymuyor ama saatim alarm veriyor. Yani kedim dışında biriydi. O da sendin tabii! "
" Yani içeri giren kişi bu kapıdan girmemiş. Yoksa saatin haber verirdi. Pencere açık olduğuna göre pencereden girmiş! " dedim olayı çözmüş bir dedektif edasıyla.
" Abartma! Birinin girdiği kessin değil. " dedi.
" Kendini kandırıyorsun. Tehlikede olduğunun farkında mısın? " diye sordum. Ardından ekledim:
" Daha önce hiç böyle bir şey yaşadın mı? "
Sustu. Uzunca düşündü ,yüzünden anladığım kadarıyla yaşamıştı.
" Aşağı inmeliyiz. " dedi ve bir iki adım attı. Arkamı dönüp kolunu tuttum.
Bana döndü ve ters ters bir bana bir kolunu tuttuğum elime baktı. Hemen çektim elimi.
" Bak... Tamam. Kimseye söylemeyeceğim ama bir şartla. "
" Ne şartı? "
" Daha önce böyle bir şey yaşadın, anladım. Ama ne yaşadın? " diye sordum.
" Aşagı inmeliyiz. Başka bir zaman anlatırım. Kimseye anlatmaman şartıyla, anlatırım. "
" Elbette. Fakat ne zaman ve nerde anlatacaksın? " diye sordum.
Çok kararsız kaldı. Bu kararsızlığını fırsat bilip hemen atladım:
" İstersen telefon numaranı ver, haberleşiriz. " dedim.
Neydi şimdi bu? Flört mü? Başta şaşırdı ve kararsız kaldı.
" Pekala, umarım telefon numaranı isteyen ilk erkek değilimdir. "
Sesim daha çok soru soruyormuş gibi çıkmıştı. Sahiden ilk miydim?
" Hayır, aksine isteyen çok oldu. Ama verdiğim ilk kişi olacaksın gibi görünüyor. "
Gülümsedim. İşte buna sahiden sevinmiştim. Demek , ilk verdiği kişi ben olacaktım.
Telefon numarasını verdi ve tam arkasını dönüp gidecekken ekledi:
" Ha! Bu arada, sana tavsiyem bir daha her hangi bir sorumu ben istemediğim müddet çözme. Yoksa o fizik soruma dokunduğun elleri kırarım. Ve bir daha asla kütüphaneme girmek gibi bir hata yapma. Yoksa... "
Durdu. Beni baştan aşağıya süzdü. Sanırım bana ne yapacağını düşünüyordu. Bir iki adım yaklaştım:
" Ne yaparsın? "
" Eee... Şuan aklıma gelmiyor ama gerekirse seni öldürebilirim. "
Bu dediğine kendisi bile inanmamıştı. Bunu söylerken yüzü öyle tatlı bir hâle gelmişti ki gülümseden edemedim.
" Emriniz olur. " dedim ve odadan çıktık.

Ateş Ve KarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin