III. GÜN IŞIĞI

10 3 38
                                    

                       O BURADA BÖLÜM III.
                                   “Gün ışığı”

“Kalbime ilk defa doğmuştu.”

İnsanlar saçma sapan sebeplerden dolayı birbirine kin besleyip sorun çıkarırken bizler o sorunların ardına çıkmaya çalışırız. Kalbimiz sesini duyurmaya çalıştıkça beynimiz onu bastırır.

*

Öğlene kadar uyuduktan sonra kapının tıklatılmasıyla gözlerimi açmıştım. Ergün bavullarımı kapının önüne bıraktığını söyleyip kahvaltı için aşağıya inmemi istemişti. Dört tane büyük, orta, küçük ve mini valizlerimi odanın içine aldım. İki tane poşete de ıvır zıvırlarımı koymuştum. Büyük valizi yere yatırıp içini açtım. Yazlık kıyafetlerimi almıştım sadece. Uzun bir süre burada kalacaksak kış için birkaç bir şey almam gerekiyordu. Sakince kıyafetlerimi yatağın üzerine koyarak yatağımın karşısında balkon kapısının yanında kalan dolabı açtım. Üç kapaklı bir dolaptı ve altında da iki tane çekmecesi vardı. Ve neyse ki boş askılar da üzerinde asılıydı. Acele etmeden yavaş yavaş kıyafetleri dolabıma yerleştirdim. İki çekmeceye de iç çamaşırı vs. koyarak son dokunuşu da yaptım ve kapaklarını kapattım. Küçük poşetlere attığım toka ve takılarımı da yatağımın yanındaki komodinin ilk çekmecesine koyarak doğruldum.

Saçlarım enseme yapışmıştı. Burası İstanbul’a nazaran acayip sıcaktı ve evde klima da yoktu. Bu saçların işimi zorlaştıracağını fark edince en kısa zamanda kuaföre giderek birkaç değişiklik yapmayı aklıma not ettim. Yatağın üzerine giymem için bıraktığım kot şort ve askılı beyaz bluzumu da giyerek iki çift halkalı küpelerimi de taktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım.

Aynaya bakarak yüzümü incelemeye başladım. Burnumun üzerinde hafif çillerim vardı çok belirgin değildi ama dışarı çıkarken güneş kremi sürmezsem sonradan başıma bela oluyorlardı. Onca yorgunluğuma rağmen yüzüm hala canlıydı. Ama ufak bir sorunumuz vardı ki o da dünkü mal adamın boynumda bıraktığı morluktu. Çok büyük değildi gerdanımın biraz üzerindeydi ve iki noktayı kaplıyordu. Gören bir tık yanlış anlayabilirdi. Kapatıcımı almak için banyodan çıktım ama çantam yoktu. Nerede diye düşünürken hala arabada olduğu aklıma geldi. Oflayarak dudaklarımı ısırdım. Ne bok yiyecektim şimdi?

“Ada! Hadi menemen soğuyor!” Ergün’ün sesi kulaklarıma dolunca el mahkum kapıyı açtım ve odadan çıktım. Tek temennim onlar görmeden arabaya gidip çantamı almaktı. Ama çok geçmeden bunun imkansız olduğunu fark etmem uzun sürmedi çünkü merdivenlerin başındayken Kamer’de yukarı çıkıyordu. Beni görünce duraksadı. Anlık bir bakışma yaşadıktan sonra gözleri yüzümde gezindi. Bakışları boynuma kaymadan dikkati üzerime çektim.

“Günaydın.” Cansız çıkan sesime yüzümü buruşturacakken tuttum. Kendine gel Ada. Kendine gel kızım. Neşelen biraz.

Başını bir kez sallayarak dibimden geçti ve benim durduğum üst basamağa çıktı. “Günaydın.” O dibimdeyken ve kafamı kaldırarak ona bakmak zorundayken anlık bir afalladım. Saçma sapan davranmayı bırakarak sakince bir basamak daha indim ve kafamı sallayarak inmeye devam ettim.

Salonun tüm perdelerini açmışlardı ve bahçe mükemmel görünüyordu. Mutfağa geçtim, Ergün verandada ki masayı çoktan donatmıştı. Beni görünce sürgülü kapının ardından göz kırptı. “Günaydın güzellik.” Gülümseyerek yanına çıktım. Menemen, peynir, zeytin ve ekmek vardı. “Bugünlük bu kadar idare edin, akşama seninle markete gideriz.”

O BURADAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin