Gözden Düşen Haseki

92 8 34
                                    

" Evlatlarım nasıl öldü valide ? "

Süleyman... Şanlı zaferi kederle gölgelenen padişah nihayet seferden dönmüş, dönüşüyle zafernamesini yazdırıp taşraya ulaklar çıkartmış ve de ayağının tozuyla Eski Saray'a at sürmüştü.

Yorgundu. Yüzü solgun, gözleri ise donuktu. Onu gören zaferle dönen bir padişah yerine mağlubiyetin girdabına düşmüş biri sanır hatta onu hayıflardı. Öyle ya Süleyman'ın çehresi hüzünlü, benziyse solgun bir güz yaprağı misali titrekti.

Hafsa ise durgundu. Aylar sonra eline yüz süren oğlunun halinden farksız değildi.

" Evvela Murad'a bir hal hasıl oldu. Hemen hekimleri ünlettim. Çiçektir dediler. Hastalık sari mazallah saraya yayılır, yayılır da torunlarıma da zuhur eder diye korktum. Anası Mükerrem'le, hekimlerle birlikte derhal Edirne Sarayı'na yolladım torunumu. Lakin neylersin 12 Şevval kuşluk vaktinde Murad rahmete ermiş. Hal böyle olunca da naaşını hemen getirttik. Ardından Abdullah, Mahmud... Onlar da bu illetten nasibini almışlar. Öyle ki Murad daha Edirne'ye varmadan bahtsız şehzadelerim de yatağa düştü. Ah, Arslan'ım... Öyle korktum ki... Bu zalım illet Mustafa'mı da Ahmed'i de alır diye öyle korktum ki... Hamd olsun onlara zarar ilişmedi. Lakin tedbiri elden bırakmadım. Şehzadeleri de analarını da hekimlerin gözetimine verdim. Çok şükür onların sıhhati iyidir. Lakin yürekleri acıyla dolu... Mükerrem ruhu çekilmişcesine durur. Melekcihan'ın da aklını yitirmesinden korkarım. Mahidevran... Mahidevran hepten kötü. İyice saldı kendini. Uyumaz, yemez içmez. Pencere önünde gün tüketir. Daye söyledi, sabah akşam bahçedeki selvileri izler, ağlarmış. "

O an Süleyman'ın içindeki acı yüzüne bir başka türlü sirayet etmişti. Öyle ki nefesi daralmış, gözleri nemlenmişti.

" Allah sabrını versin Valide. Mekanları cennet olsun. "

" Amin Arslan'ım. Rabbim sana uzun ömürler versin. "

O an Hafsa Sultan'ın titrek elleri Süleyman'ın yüzünde dolaştı, oğlunun gözyaşlarını sildi ve de oğluna sarıldı. Süleyman ise validesinin kollarında bir an için çocukluğuna döndü. Ancak kısa sürede geri dönen gerçek, onu yeniden sarayın ağır yükünün altına soktu.

" Neredeler ? "

...

***

Süleyman annesinin ardından, kalbinde ağır bir yükle Mükerrem Sultan'ın dairesine yönelmişti. Kapı önüne gelince duraksamış; derin bir nefes aldıktan sonra  kapıyı yavaşça aralamıştı.

İçeri girdiğinde Mükerrem’in hüzün dolu bakışlarıyla karşılaştı. Kadıncağız, yatağında boylu boyunca uzanmış, gözleri ise ağlamaktan kan çanağına dönmüştü. Şimdi ise odada çıt çıkmıyordu. Öyle ki acı ve kaybın ağırlığı her iki yüreği de ezip geçmekteydi.

" Mükerrem..."

Kadının adı Süleyman'ın dudaklarından dökülürken, acısına eşlik eden derin bir hüzün vardı. O an Mükerrem, gözlerinde hâlâ yaşıyla, yattığı yerden başını güçlükle çevirerek hünkarına bakmış, Süleyman’ı görünce de saygıyla ayağa kalkmak için uğraşmıştı fakat bedeninin ağırlığı ve duygularının yükü onu sanki yatağa mıhlamışcasına o narin başı gerisin geriye düşmüştü.

Süleyman ise kadınına doğru bir adım daha yaklaşmış ve yatağın bir ucuna ilişip teselli verircesine nazik bir şekilde Mükerrem’in koluna dokunmuştu.

" Yorma kendini. Kalkmaya çalışma." 

"Son evladım da toprağa düştü. Son umudum... Hepsi gitti Süleyman."

Çerkes Haseki : Mahidevran ✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin