1521, Nisan
Eski Saray
" Bu kadınlara kalsa, beni çoktan Boğaz'ın serin sularına atarlardı. "
Hürrem sedir ağacının gölgesinde durup elini belirginleşen karnına götürdü. Az ileride eflatun tüllerle süslü kamelyada oturmakta olanlara doğru baktı. Güneş gözünü alıyordu. Bu sebepten mavimsi gözlerini kıstı. Tek tek süzdü kadınları.
Kamelyanın baş köşesinde Valide Sultan duruyordu. Üzerine gümüş rengi bir kaftan geçirmiş, elindeki kehribar tesbihi çekiyordu. Onun hemen sağ ayak ucuna ise Çerkes Güzeli Mahidevran ilişmişti. O da gül pembesi içinde uçuş uçuştu. Sarımsı saçları dalga dalga kaftanının üzerine dökülmüş halde beyaz gerdanındaysa hünkarın doğum hediyesi olan yeşim kolye ile parlıyordu.
Sol uçta ise Mükerrem Mükrime namlı Hüma Haseki vardı. Al renkli kumaşa sarılmış, solgun benzine nazaran nispet edercesine bir gonca gibi açılmıştı. Tam ortada da Kadriye Gülbahar Haseki nam-ı diğer Melekcihan oturmaktaydı. Bu kadın da hanedanın sembolü lale desenli, morlu sarılı bir kaftan içindeydi. Diğerlerinin aksine parmakları kıymetli taşlarla doluydu. Takıp takıştırdıkları ister istemez görenlerinin gözüne değiyordu.
" Mübalağa ediyorsun. Hem unutma ki sen artık bir Osmanlı kadınısın. Karnında Hünkar Efendimiz'in evladını taşıyorsun. Demem o ki, kimse ama kimse sana kötülük edemez. "
Tayyibe Hatun'du bu. Haremin hizmetlilerinden, Valide'nin de en yakınlarındandı. Fakat Hürrem ile yakından alakadar olmak ona nasip olmuştu. Zira bunu bizzat kendisinden Hafsa Sultan istemiş, Hürrem'e yoldaş olmasını emretmişti.
Hürrem ise tedirgindi. Öyle ki gebelik haberini alan ona birden düşman kesilmiş, türlü tavır ve muamelelere maruz kalmıştı. Bilhassa da Mahidevran tarafından...
" Mahi... Mahidevran... "
Mırıldanmış ve akabinde de yüzünü Tayyibe Hatun'a doğru çevirmişti.
" Korkma, o da bir şey yapamaz. "
Durulmuştu Hürrem. Durulmuş, az ötede tatlı tatlı gülümseyen Haseki'ye dalıp gitmişti. Daldıkça da eski günler canlanmıştı aklında. Saraya getirilip de Mahidevran'ın hizmetine verildiği, onu ud çalıp eğlendirdiği günlere dönmüştü.
Evet, bir zamanlar Mahidevran'ın meşkhanesinde bulunan bir cariyeden ötesi değildi, Hürrem. Ud çalan, sultanına hikayeler okuyan, raks edip eğlendiren oydu. Ve fakat ya şimdi ne olmuştu ? Hürrem'i görünce gülümseyen, ona kendi esvap ve hazinesinden hediyeler veren Mahidevran tüm bu güzel vakitlerin altında ezilmiş, kendi elleriyle beslediği hatun tarafından ihanete uğramıştı. Öyle ya Hürrem çoktan Süleyman'ın olmuş üstelik yetmez gibi de bir de hünkardan gebe kalmıştı.
...
Cesaretini toplayıp da adımlarını sıklaştıran Hürrem nihayet kamelyada sultanlarını selamlamadaydı. Evvela Valide'nin önünde diz kırmış ve elini öpmüştü. Daha sonrasındaysa sırasıyla hasekilerin eteklerine yüz sürmüş ardından Hafsa Sultan'ın gösterdiği bir şilte üstüne yerleşmişti.
" Pek sıhhatli gördüm seni. Maşallah gebelik sana yaramış. "
Valide Hafsa Sultan'ın bu sözlerine tebessümle karşılık vermişti, Hürrem.
" Sağ olun Validem. Oğlum yediriyor bana. "
" Oğlum... "
Dayanamamıştı Mahidevran. Zira bu hatunu ne vakit görse kan beynine sıçrıyor, sinirlerine de bir türlü hakim olamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çerkes Haseki : Mahidevran ✨
Fiksi SejarahBen Mahidevran Sultan! Çerkeslerin gururlu kızı, Osmanoğlu hanedanının ise bahtsız sultanı... ... Kanuni Sultan Süleyman Han'ın bir dönem gözdesi, Şehzade Mustafa'nın annesi olan Baharay Mahidevran Sultan'ın hayatını siz değerli okuyuculara, tarihin...