1 Savunma Planları

66 8 70
                                    

Akademi, kurulmasının üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen şimdiye kadar bu derece hareketli bir zamana şahitlik etmemişti.

Komutan Werta üzerinde ağır zırhları, sırtında salınan siyah pelerini ve belindeki kılıcı ile yüksek, altın işlemeli kapıdan geçti. Adamın ifadesi gergin, sinek kaydı tıraş edilmiş çenesi yukarıdaydı. Dişlerini sıkıyordu. Muhafızlar başlarını eğerek selamladılar. Zemindeki büyük, heybetli bir ağacın kökleri şeklinde işlenmiş Lishey amblemi üzerinde temiz botları gıcırdayarak ilerledi Komutan. Giriş, üzerine burgular oyulmuş kalın sütunlar ve sağa sola yerleştirilmiş devasa bayraklarla iç titreten bir lükse sahipti. Temizliği ve parlaklığı göz kamaştırıyordu.

Bir ay içerisinde buradan geçen askerlerin çoğu geri dönme şansını yakalayamamıştı. Her karar ve her kararın sorumluluğu Komutan Werta'nın omuzlarındaydı.

Koridorları onu takip eden yakın korumaları ile yürüdü komutan. Toplantı odasına ulaştı. Tam ortada kare şeklinde bir masa vardı. Üzeri haritalarla, işaretlerle, parşömen ve dolma kalemlerle doluydu. Etrafındaki her yüz fazlasıyla asıktı.

Masanın başında uzun süre sonra ilk kez zırh giymiş, yeşil gözleri canlılığını kaybetmiş Kral Mateo duruyordu. Ellerini masaya dayamış önündeki kıta haritasına pürdikkat bakıyordu. Kaşları çatıktı ve ne kadar yorgun olduğu gözlerinin altında beliren morluklardan anlaşılıyordu.

"Cephelere olabildiğince fazla erzak," Kral'ın konuşması sırasında yanında duran muhafızlar ve bölge sorumluları umutsuz bakışlarını saklamadan emirleri not ediyordu. Sık sık haritaya ortada yatan bir cesetmiş gibi bakıyor ancak korkularını Kral Mateo'dan gizlemek adına ağızlarını açmıyorlardı.

"Lordum," diye söze girdi Werta. Kral, lafının bölünmesine başını ağır ağır kaldırarak karşılık verdi.

Komutan Werta ondan ürküyordu. Son zamanlarda Mateo Lishey bambaşka bir hal almıştı. Eskisi gibi sohbet ederek fikirlerini paylaşmıyordu, sadece emir veren ve itaat bekleyen biri olmuştu.

"Kral'ım. Haberler pek iyi değil."

"Farkındayım Werta." Kral elini masadan çekti ve sırtını dikleştirdi. Werta Forestbane'nin gözü Kral'ın belindeki kılıca kaydı. İşlemeli kabzası çok uğursuz görünüyordu.

"Lishey devasa bir ada sayılır ve okyanus üzerinden gelen düşman için dört tarafımız saldırıya epey müsait. Askerler, muhafızlar, gönüllü halk bile cephelere yayıldığında o kadar az ki! Ne oldu insanımız mı bitti, atlar mı hasta, gıda mı yok? Daha ne var!" Kral Mateo, masanın üzerindeki bardağa uzandı ve birkaç yudum içip kuruyan boğazını ıslattıktan sonra derin bir soluk verdi. Yeşil gözleri kısıldı. "Komutan Forestbane. Söyle daha kötü ne var?"

Saydıklarının hiçbiri değildi. Werta gözünü yere indirmemek için direndi. Getirdiği haberin yaratacağını etki kesinlikle büyük olacaktı. "Lordum. Artık sadece okyanus üzerinden değil, denizden de saldırı altındayız. Nedam gemileri Büyük Deniz üzerinde ilerliyor. Bize doğru geliyorlar ve bize hiçbir,"

Komutan cümlesini tamamlayamadan Mateo bir şeyi fark etmişçesine etrafına bakındı. Nedam demişken. "Cameron ve Kampbell?" diye sordu. "Onlar nerede? Ha sahi biri ölmüştü. Ya diğeri?"

Ölümcül ele sahip iki Nedamlı Madenci. Biri Kareyn'nin peşinden gitmiş, Adya'yı bulmuş ama o Böcek denen isyancılar tarafından sokaklarda öldürülmüştü.

Erash, sarışın Kral Cellat'ı, elini önünde bağlamış Kral'ın hemen solunda duruyordu. "Nedamlı sırra kadem bastı. Maalesef."

"Bulamıyorsunuz." Kral, kaşlarını kaldırdı. "Benim neden haberim yok?"

Mevsim Krallıkları Kitap 2 Kan TeklifiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin