Tanrıça uyanıyor. Mevsim Krallıkları'nda dengeyi bozanlar adına ölüm geliyor.
Adya Lishey, Krallığın savaşta ezildiğine şahit olurken güce ulaşmanın tek yolunun Tanrıça'nın hükümlerine karşı gelmek olduğunu anlıyor. Artık seçim onun ellerinde: Kaçm...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Artık göreceğimiz Adya Lishey bu olacak. Görsel için tekrar ve tekrar teşekkürler: Wesretkau13
▬▬ι═══════ﺤ
Mektup, Böcekler içindi. Lishey Kraliyet Ailesinden gelen bir davetiyeydi. Savaşta yanlarında olacaklara, iyi ya da kötü herhangi faydalı bir fikir sunacaklara, kısaca boku yemiş ülkesi için çaba sarf etmeye hazır her suçluyu kucaklayan, özel olarak bir günlüğüne af çıkardıklarını, affın geçerli olacağı tarihi ve yeri yazan bir davetiye. Basinty'de. Bahar ve Birlik Balosu.
Kulağa çok tehlikeli geliyordu, Dimaz'ın mektubu yırtıp atması da bu yüzden olmalıydı. Adya kâğıt parçalarını cebine sıkıştırmış, o gün odasına gidip ne yazdığını ve yazılanların ne anlama geldiğini uzun süre anlamaya çalışmıştı. Kral Mateo, yardım dileniyor demekti bu. Tüm herkesten. Bir zamanlar babasının aşağıladığı isyancılardan bile. Sonuçta düşman Kraliyet Ailesinden, halka ve hatta o isyancılara, tüm ülkeye ve üzerinde yaşayan herkese zarar vermişti.
Birlik olmak en mantıklısıydı.
Adya'yı endişelendiren tarafsız bölge ilan edilen Basinty idi. Güvenli bir kalede olacak bu toplantıda birbirine düşman onlarca kişi bir araya gelmişken gerçekten oturup konuşulacak mıydı? Ufak bir kıvılcım ortalığı velveleye verebilirdi. Adya oraya gittiğinde herkese çıkarılan bu affa rağmen kral kellesini isteyebilirdi. Ters gidecek çok şey vardı ama Adya kardeşi ile konuşmak istiyordu.
Ona üç yeminin mühür olduğundan bahsetmeliydi. Tanrıça'nın gerçekliğinden. Valerian'nın, Kurtarıcılar tarafından katledilen bir grup çocuktan hayatta kalmayı başarmış, yüz elli yaşında, intikam ateşi ile yanan bir kurban olabileceğinden. Belki abisinin bildiği farklı noktalar vardı, birleşince gerçek bir çözüm çıkardı ortaya. Ayrıca itiraf etmek istemese dahi abisini özlemişti Adya. Son zamanlarda kardeşini çocukluklarındaki gibi korumacı, oyunbaz ve masum didişmeleri ile hatırlar olmuştu.
Atının kar üzerinde ilerleyişi sırasında gök ağarmaya başladı. Özellikle bu zamanı seçmişti. Genelde köyün nöbetçisi Çedar olurdu ama bir kere savaşa gitmeye karar vermiş, dönememişti. Sonraki nöbetçiler de sabaha karşı uyukluyordu. Adya, toplantıdan sonraki bir hafta bunu planlamıştı. Pencereden dışarıyı izlemiş, Çedar'ın köpeği ile devriye gezen nöbetçilerin dolaşma sıklığını kontrol etmişti.
Ellerinde kalın eldivenler, sırtında seyahat pelerini vardı. Çaldığı at da gece kadar siyahtı. Eyeri sadece sağ eliyle sıkı sıkı tutuyordu. Önünü kesen bir siluet gördüğünde geri dönmek ya da yol değiştirmek için fazla geçti. Sabah ayazı Adya'nın pelerininden içeri sızdı.
"Merhaba, yolcu." Ses gayet sakin, dostaneydi.
Adya çığlık atmamak için kendini zor tuttu. "Yine mi?"
Siluet kollarını iki yana açtı, atın tam önünde duruyordu ve bu haliyle korkuluğu andırıyordu. "Yani anlat." Kollarını indirdi. "Yine nasıl bir duygusal fiyasko içindesin?"