⚜️ Bölüm-3: Yokluğun Acıtıyor ⚜️

26 10 21
                                    

~Bölüm-3: Yokluğun Acıtıyor~

---❣️✈️❣️---

Açmayacaktım.

O kutuyu açmayacaktım.

Açsa mıydım?

Ama hayır açamazdım çünkü o kutuyu Bulut'la beraber açacaktık ve hayallerimizi beraber okuycaktık.

Her ne kadar Bulut'un nerede oturduğunu, şu an ne yaptığını bilmesem de.

"Güneş, ne yapıyorsun orada sende bize katılsana." İki gün önce kanlı bıçaklı olduğunuz kişiye "Sen de gel," demek ne kadar doğruydu? Eylül'e göre bu dünyanın en doğru şeyiydi ve iki gün önce bana demediğini bırakmamış üstüne üstlük bana iftira atmaya çalışmamış gibi şuan onlarla takılmamı istiyordu.

"Yok, teşekkür ederim. İyi böyle." Aslında iyi olduğu falan yoktu. Ortaokulda üçüncü yılımdı ve benim hâlâ sıkı fıkı olduğum birisi yoktu. Olmasında artık zaten. Yalnızlık iyidir.

Sen öyle san geri zekalı, dedi içimden bir ses. Her şeyi içine atıp iyi halt ediyorsun sanki. Aslında bu ses biraz da haklıydı çünkü ne var ne yoksa içime atıyordum ama şunun şurasında bir senem kalmıştı, artık birine ihtiyaç duyar mıydım ki?

"Saçmalama, ortaokulda böyle yalnız dolaşılmaz." Bu da onun uydurduğu kurallardan biri olmalıydı, emindim ki liseye geçinde aynısını liseye uyarlayacaktı. "Kim demiş?" dedim en basit sıyrılma yoluna başvurarak. "Ya gel şöyle, uzaktan bağıra bağıra konuşmayalım." Bu kız gerçekten sinirimi bozuyordu. "Benim konuşacak hiç bir şeyim yok, teşekkürler."

Senin yok ama belki o kız senden özür dileyecek, nerden biliyorsun? İçimdeki sesin susmaya, benimde onu dinlemeye niyetim yoktu. Özür dilese de onu affeder miydim meçhuldu. Çünkü bana demediğini bırakmamıştı.

Çok ergen tavırların var.
Sen hep beni eziyorsun.
Kendini beynine olgun olarak kodladığın için doğru düzgün gülemeyen 30 yaşındaki iş kadını gibisin.
Sen hep bize karşı böyleydin.
Tavırlarından hoşlanmıyorum.
Sana güvenmiyorum.

Hiç biri değil ama bana doğru düzgün gülemeyen 30 yaşındaki iş kadını demesi çok üzmüştü beni. Ve bunların hepsini söylemesinin tek nedeni sadece üzgün olduğumu biraz daha fazla belli etmemdi. Onlar beraber kafeye gitmişlerdi bense o gün başka bir yere gitmek zorundaydım ve beni kurdukları WhatsApp grubundan çıkardıkları için üzüntüm ikiye katlanmıştı. Aslında grup tamamen dağıtılmıştı ama bu kararı sadece iki kişi almıştı, aniden alınmıştı ve diğerlerinin fikri bile sorulmamıştı. İlk beni çıkardığı içinde sadece beni çıkardı sanıp trip attım. İlk defa. Ve bunun sonucuydu bunlar.

Bir daha onun yüzüne bakmazdım. Ama konu intikamsa sınırları dibine kadar zorlardım. Zaten sınırları zorlayacağım iki durum vardı: Üzüntü ve İntikam.

Üzüldüğümde yapacaklarımın sınırı yoktu. Oturup ölümüne ağlayabilir yada üzgünlüğümü belli etmeden yola devam edebilirdim. Ağzıma geleni sayabilir veya sonsuza kadar susabilirdim. Sakin kalabilir veya her yeri yakıp yıkabilirdim. Ben her ikisiydim.

İntikamımı ise hemen almazdım. Bir yemeği sıcak yerseniz ağzınızı yakardı, beklerseniz ise bu sizin kârınıza olurdu. Bense zararı bile fırsata çevirmesini bilirdim. İşte bu yüzden Eylül onu affettiğimi sanacaktı ama ben onu asla affetmeyecektim. İntikamımı ise en kötü zamanına denk getirecektim.

Bir Gökyüzü MasalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin