~Bölüm:8 Keskin Sözlerin Esiri~
---❣✈️❣️️---
Dönem yarısında okula gelen herkes dikkat çekerdi.
Bulut'un da kaderine dikkatleri üstüne çekmek vardı.
Bundan şikayetçi olduğu söylenemezdi çünkü daha farkında değildi ancak okulun içine adım attığı andan itibaren bahçede dolaşan çocuklar onun dedikodusuna başlamıştı bile.
"Şu yeni gelen çocuğu gördün mü?"
"Neden dönem ortasında geldi acaba?"
"Belki diğer okulunda çok fazla disiplin cezası yemiştir ve okuldan uzaklaştırılmıştır."
"Amma da yakışıklıymış ha."
"Umarım 3-B'dedir. Tanışmak istiyorum."
Ancak Bulut bunların hiç birini duymadı. Sadece sınıfına gitmeye odaklıydı. Öyle ki birisine çarptığını ancak yere düşen kalem seslerinden anladı.
"Çok özür dilerim, sadece sınıfımı arı-" diye söze başlayan Bulut'u susturan çarptığı kız oldu.
"Özür mü dilersin? Bir de kalemlerimi yere döküyor. Annen sana hiç bir şey öğretmedi mi kızlarla ilgili." dedi kahverengi saçlı kız.
"Annem öğreteceğini öğretmişti bana." dedi Bulut. "Ayrıca o bana yeter, sana laf düşmez." diye tamamladı cümlesini.
"Belli ki hiç bir şey öğretememiş sana." dedi kız.
Bulut'un annesi ona her şeyi öğretirdi, yaşasaydı eğer.
Cümleler boğazında dizildi Bulut'un. Tırnaklarını avuç içleride bastırdı. Ağlamamak için böyle yapardı.
"Özür diledim ya, yeter işte." dedi Bulut titreyen sesiyle. Ardında sınıfına doğru yola koyuldu.
Ders başlayana kadar farklı şeyler düşünmeye çalıştı.
Test kitabını çıkardı.
"Suna Hanım'ın üç elması…"
Suna…
Annesinin adı Suna'ydı. Herşey üstüne geliyordu sanki.
Kitap okumaya karar verdi.
"Annemle yaptığımız kurabiyelerin kokusu tüm odayı doldurmuştu..."
Kitabı sertçe kapattı. O da bir zamanlar yapardı annesiyle kurabiyeler. Hatta sırf o seviyor diye hepsini şekilli yapmışlardı bir keresinde.
"Yerime geçebilir miyim? Ah sen şu tüm okulun bahsettiği yeni çocuk olmalısın." dedi oğlan çocuğu. "Ben Yusuf, senin adın ne?" Bulut'u bir süre de olsa annesinden ayırmaya yetmişti bu soru. "Bulut," dedi "senin yerin olduğunu bilmiyordum. Boş yer var mı?" Bu sırada karşısında duran oğlan çocuğuna elini uzatmıştı. "Sorun değil yanım boş." dedi çocuk Bulut'un elini sıkarken.
"Neden üzgünsün?" diye sordu Yusuf. Bulut'un aklından binbir türlü yalan geçti. Ama yalan söylemezdi o. Doğasında yoktu. "Annem," diyebildi. "O öldü." diyemedi.
"Devam etmene gerek yok," dedi oğlan çocuğu. Sanki Bulut'un ne diyeceğini -yada diyemediğini- anlamış gibiydi.
Bu sırada sınıf yavaş yavaş dolmaya başladı. Bulut ve Yusuf'un önüne de Bulut'un çarptığı kız oturdu. Kız tam Yusuf'a "Günaydın" demek için arkasını dönmüştü ki Bulut ile göz göze geldi. "Yine mi sen?" dedi o kız. Hiç kibar olmadığını aklına kazıdı Bulut. "Evet yine ben ve maalesef ki seninle aynı sınıftayım, ne yazık." dedi Bulut onun kibarsızlığına karşın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gökyüzü Masalı
RomanceBir efsane vardır bilir misiniz? Kırmızı ip efsanesi. Eğer kader kırmızı ipini iki kişiye bağladıysa hayat ne yapar eder, o kişiyi kavuştururmuş. İşte, bizim hikayemizde kırmızı ipin hikayesi. Küçükken birbirinden ayrı düşen Bulut ve Güneş, kaderin...