Sevgili Günlük;
Biraz hayatımın ilklerinden bahsetmek istiyorum.
Üniversite son sınıfta ilk defa biriyle çıkmaya başladım. Onun güzelliği tarif edilemez. Kahverengi saçlarını savuruşu var ki, istersem sayfalarca anlatayım, istersem üzerine şiirler yazayım, istersem bir kitap haline getirip yazayım. Yetersiz kalacağından eminim.
O Eylül, Eylül Aydın.
Ha, birde… Yani nasıl yazılır bilmiyorum. Galiba biraz utanç verici. Ben…. Şeyyy. Onu öptüm. Dudağından. Ben.
Onunla tanışmadan önce sanki mahkûmdum da, şimdi yeniden güneşi görebilmiş gibi hissediyorum.
Günlüğümün bu sayfasını sana ayırıyorum Eylül. Seni seviyorum.
-Bulut
Bulut; Yusuf ve Mert ile kütüphanede oturuyordu. 2023 yılının ilk karı yağıyordu ve dışarısı oldukça soğuktu. Kar çok fazla yağıyordu. Öyle ki Bulut'a göre eğer böyle devam ederse kar yarım metreyi bulurdu.
Yusuf ve Mert son sınıf öğrencileriydi ancak Bulut'un okulu bitirmek için daha bir senesi vardı.
Yusuf her ne kadar derslerden nefret etse de öğretmen olmak istiyor, çocuklara sıkıcı olmayan, eğlenceli ve akıcı bir ders sunup, müfredatı değiştirebileceğini umuyordu.
Mert ise gastronomi okuyordu. Küçüklükten beri hayaliydi aşçı olmak. Yemek yapmaya da yemeye de bayılırdı. Ayrıca aklında bir kaç yeni lezzet fikri vardı. En büyük hayali, çok ünlü bir aşçı olup dünyanın her yerinde tanınır biri olmaktı.
Ve Bulut. Bulut ise pilot olacaktı. Biraz okuduğu kitaplar bunda rol oynamıştı, birazda edindiği fikirler. Gökyüzünün maviliğine hayrandı. Biraz daha yakın olmak istiyordu gökyüzüne. Biliyordu elbet, ne kadar çıkarsa çıksın her zaman biraz daha yüksek bir yer olacağını ancak pilotluk bunun için en makul meslek gibi duruyordu. Boyu da yeterliydi, 1.88'di. pilotluk için 1.60-1.90 boy aralığında olunmalıydı. Bu da Bulut'a aynen uyuyordu. Herhangi bir yarası yoktu. Dövmesi de öyle. Bulut sanki pilot olmak için yaratılmıştı.
"Günaydın, nasılsınız?" Ah, bir de Eylül var. Sevgilisinin yanağına bir öpücük kondurdu Eylül ve Bulut'un yanında bir sandalyeye oturdu.
O ise müzisyen olmak istiyordu, bu konuda yetenekliydi de. Çok güzel keman çalıyordu ve bunun eğitimini de alıyordu. Bazı konserleri oluyordu. Bu yüzden bu sıralar Bulut'tan uzak kalmak zorundaydı.
"İyiyim sevgilim, sen?" dedi Bulut uykulu çıkan sesiyle. "İyiyim. N'apıyorsunuz böyle öğrenci tayfa?" dedi Eylül, sanki sabahın bir köründe kalkıp kütüphaneye gelmek çok normalmiş gibi.
"Gördüğün üzere, sınavlarımızı vermek için uğraşıyoruz." dedi Mert. "Tabi sana hava hoş," diye devam etti Yusuf. "Sen müzisyensin, şehir şehir dolaşıyorsun."
Eylül gülümsedi. Altında tedirginlik yatıyordu sanki. Kimse pek önemsemedi, önemseyenler de yeni konserlere bağladı.
"Eh, doğrusunu isterseniz bende yoruluyorum. Örneğin şehir şehir gezmek ne kadar zor, anlatamam. Yada çalacağım parçaları ezberlemek. Bir de onları doğru çalmalıyım. Yani benim işimde zor hakkımı yeme Yusuf." diyerek kendini savundu Eylül.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Gökyüzü Masalı
RomanceBir efsane vardır bilir misiniz? Kırmızı ip efsanesi. Eğer kader kırmızı ipini iki kişiye bağladıysa hayat ne yapar eder, o kişiyi kavuştururmuş. İşte, bizim hikayemizde kırmızı ipin hikayesi. Küçükken birbirinden ayrı düşen Bulut ve Güneş, kaderin...