26.Bölüm: Korkular ve Özel Biri

53 6 14
                                    

"KORKULAR ve ÖZEL BİRİ"

🌸🦋

Bölüm Şarkısı: Müslüm Gürses - Bir Ömür Yetmez Ki

Ekin'in kendine gelmesi beni bu hayatta en çok mutlu eden şeydi. Bir ömür ona doymama yetmezdi, bana bir ömürden daha fazla bir ömür gerekiyordu. Dolu dolu geçecek bir ömrü bile az bulurken yarıda kesilen bir ömür hayalimdekinden çok daha azdı. Allah dualarımı kabul etmiş, Ekin'i bana bağışlamıştı. Bu, yalansız bir hayatı en baştan kurabilmemiz için bir şanstı. Her insanın kazanamayacağı bir şansı tekrar elde etmiştik. Ekin'in saçlarında parmaklarımı gezdirirken yüzüne baktım.

"Yaşaman için çok dua ettim," dediğimde titrek bir şekilde gülümsedi. Hiç hali olmadığını biliyordum.

"Üstümden tır geçmiş gibi," dedi. "Çok yorgunum."

Dudaklarımı aralamak istediğim sırada yoğun bakım ünitesine giren erkek hemşire ve doktor ile söylemek istediklerimi bastırmak zorunda kaldım. Doktor oldukça memnun ve mutlu bir şekilde Ekin'i kontrol etmeye başladığında söze de girmişti.

"Beklediğimden daha kısa sürede uyandınız, nasıl hissediyorsunuz?"

"Çok yorgun hissediyorum, kolumu kıpırdatacak halim kalmamış gibi." Ekin adeta bıkkınlıkla konuşuyordu. Onun bu tükenmiş haline üzülüyordum. İyi bir dinlenme ile toparlayabileceğine inanıyordum. Kendisini toplarlayana kadar onun yanından ayrılmamakta kararlıydım. Hoş, elimde olsa Ekin'in yanından bir saniye bile ayrılmazdım.

"Bu oldukça normal. Kolay bir ameliyat geçirmediniz. Düzenli beslenme ile toparlayacağınıza inanıyorum. Sizi bir süre daha gözlem altında tutalım. Bir komplike oluşmazsa servise çıkarırız." Doktor gerekli açıklamayı yaptığında bu sefer ben söze girdim.

"Servise ne zaman çıkar?"

"Net bir şey diyemem, önümüzdeki yirmi dört saat bizim için önemli. Yirmi dört saat geçsin tekrar görüşelim." Doktorun sorumu cevaplamasının ardından teşekkür ettim. Benim daha fazla yoğun bakım ünitesinde kalmamam gerektiğini söyledikleri için istemeye istemeye çıkışa doğru gitmek zorunda kaldım. Ekin'den ayrılmayı hiç istemiyordum. Yine de onun iyi olduğunu bilmek beni mutlu ediyordu. Yoğun bakımdan çıkar çıkmaz kapıda Hale Hanım'ı görmeyi beklemiyordum. Buradan hiç ayrılmamıştı. Annem de kapıdaydı, beni beklediğini biliyordum.

"Durumu nasıl?" diye sordu Hale Hanım, beni görür görmez.

"Kendine geldi," diye sevinçle söze girdiğimde Hale Hanım ellerini havaya doğru kaldırarak dualar etmeye başladı.

"Allah'a çok şükür. Oğlum katil olmadı."

Donakaldım. Sanki damarlarımdaki tüm kan donmuş gibiydi. Onun oğlu, Ekin'i ve beni öldürmeye çalışmıştı. İkimiz de ölümden dönmüştük. Bu durumda sevinebileceği şeyin oğlunun katil olmamış olması abesti.

"Oğlunuzun katil olmaması cinayete teşebbüs ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Ekin'i de beni de öldürmeye çalıştı eğer geç müdahale edilseydi şu anda ikimiz de hayatta olmazdık." Sinirle söylediğim cümleler nedeniyle adeta yüzüm yanmaya başlamıştı, kulaklarıma kadar yanıyordum. Daha konuşacakken annem yavaşça koluma girerek beni odama doğru götürmeye başladı.

"Gidelim kızım, gel."

Anneme bu defa itiraz etmedim. Sonuçta amacım Ekin'i görmekti, onu da görmüştüm. Annem ile birlikte hastane koridorlarında yürürken annem söze girdi. "Yavuz kim ve seni nasıl öldürmeye çalışır?" diye sordu. Annemin bu konuyu bilmediğini yeni öğrenmiştim.

Kelebeğin RüyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin