Nefesi kesiliyor. Bu adamın her dokunuşu, en ufak bir teması bu küçük kadının nefesini son damlasına kadar tüketiyor ve yeniden hayat veriyor. Her seferinde onun güçlü elleri önce onu öldürüyor ve sonra yeniden yaşama döndürüyor. Yeniden, yeniden ve...
Sabah uyandığımda yatakta tek başımaydım. Saat 8'e geliyordu. Normalde yataktan kalkmaz 12'ye kadar uyurdum ama Cihangir'in nerede olduğunu merak etmiştim. Yüzümü yıkayıp giyinme odasına geçtim. Benim için birkaç kıyafet vardı. Aralarından uyumlu olanları seçip kendimce kombin yaptım. Birkaç takı takmayı da ihmal etmedim tabi ki. Giyinip saçımı taradıktan sonra odadan çıktım ve asansöre bindim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Giriş katına geldiğimde kimse yoktu. Dışarıdan sesler geliyordu. Dışarıya çıktım, etraftaki adamlar beni gördüklerinden başlarını öne eğdiler. Beni gören Sarp koşarak yanıma geldi. "Günaydın Yaren Hanım." "Günaydın Sarp. Cihangir nerede?" Hala arka bahçeden değişik sesler geliyordu. Sanki birileri kavga ediyordu. "Efendim Cihangir Bey arka bahçede ama kendisi pek müsait değil." tek kaşımı kaldırıp "Sebep?" dedim. "Bir iş ile uğraşıyor da kendisi." gözlerimi devirip arka bahçeye doğru yürümeye başladım. Sarp da arkamdan geliyordu. Beni durdurmaya çalışıyordu ama tabi ki işe yaramayacaktı.
Arka bahçeye geldiğimde gördüklerime ilk başta inanamadım ama sonra karşımdakinin Cihangir Karadağ olduğunu hatırlayınca bunun çok normal olabileceğini anladım. Şu an arka bahçenin ortasında Cihangir ve tanımadığım bir adam dövüşüyordu ama öyle şakadan falan değil ciddi ciddi sanki ölümüne gibi dövüşüyorlardı. Bir adım arkamda olan Sarp'a "Ne oluyor burada?" diye sordum. "Efendim Cihangir Bey dövüş talimi yapıyor." "Bu pek talim gibi durmuyor ama." "Tabi konu Cihangir Bey olunca pek normal bir şey beklenmiyor." "Karşısındaki adamı daha önce burada görmedim." "O zaten bizim adamımız değil efendim." "Kim o zaman?" "Artık işimize yaramayacağına karar verdiğimiz bir tutsak." biz burada sohbet ederken Cihangir adamı öldürmekten beter ediyordu ama adam hala direniyor. Sanırım bu da Cihangir'i daha çok hırslandırıyordu "Tamam, artık işimize yaramayacaksa neden dövüşüyor?" "Kurtulmak için. Eğer Cihangir Beyi dövüşte yenerse serbest kalacak." "Buradaki 'yenmekten' kastın öldürmek sanırım." "Aynen öyle Yaren hanım." "Neden böyle manyakça bir şey yapıyor ki?!" "Efendim o size karşı nazik sadece, diğer insanlara karşı olan tavrı çok daha farklı. Onun yanında kaldıkça daha iyi tanıyacaksınız. Şimdi ben ne dersem size tuhaf gelecek." "Sanırım haklısın. Ne zaman bitecek peki bu dövüş?" "İkisinden biri ölünce." bu dediğine göz devirip Cihangir'e bakmaya devam ettim.
Birkaç dakika sonra dövüş bitmişti. Şu an benim gözlerimin önünde bir insanı döverek öldürmüştü. Ellerinde ve kaslı gövdesinde adamın kanı vardı. Bunu düşünmek biraz korkmama neden olmuştu ama ona yaklaşmayı seçen bendim. Adam hareketsiz bir şekilde Cihangir'in ayaklarının önünde yatıyordu. Yüzünün her yeri kan içindeydi. Bunu görmek birazcık midemin bulanmasına neden olmuştu, sonuçta her gün bu kadar çok kan görmüyorum ve daha kahvaltı bile yapmamıştım! Ahh sanırım bu görüntüye alışmam gerekecekti. Bunu normalleştirmek başka bir insana çok korkutucu ve kötü gelebilir ama Cihangir'e ait olmak istiyorsam başka şansım yok. Yine de bir adamı öldürdüğünü yok sayarsam kaslı vücudu akan ter damlaları ile parlıyordu. Saçları dağılmıştı ve nefes nefeseydi. Şu an o kadar çekici görünüyordu ki anlatamam. Hem korkunç hem de aşırı çekici...