Medyadaki Cihangirim ama kravatlı hali. Cihangir kravat takmıyor🙄.
Yazar'dan:
Her gün olduğu gibi yine bu gün de oldukça yoğundu. Gerçi kendisi bu yoğunluğa alışmıştı. Küçük yaşlarından beri bu işler için eğitilmişti. Küçük yaşlarından beri ona kimseye acımaması ve merhamet etmemesi öğretilmişti. Onun babasından gördüğü de buydu. Babası yer altı dünyasının en acımasız, en psikopat adamıydı. Sonu da acı oldu bu yüzden. Babasına benzemek istemiyordu ama başka çaresi yoktu. Aksi halde kendisi de olmazdı.
Babası bir tek annesine yani hayatının aşkına ve oğluna yani geçmişten beri kendi soyuna ait olan bu imparatorluğun varisine kalbinin bir köşesinde kırıntıları bulunan sevgiyi hissettirdi, gösterdi. Sadece yalnız oldukları zamanlarda o sevgi açığa çıkar, sadece yalnızken onun başını okşardı. Annesi için de bu durum aynıydı. Onun yanında babasının annesini öptüğünü veya sarıldığını hatırlamıyordu. Gerçi onları yan yana en son 14 sene önce görmüştü. Anılar bulanıktı.
Babası ne olursa olsun aşkına ve ailesine sahip çıkmıştı. Onun en çok hayran olduğu ve örnek almaya çalıştığı yönü de buydu. Aşkına sahip çıkmayı onu çok mutlu etmeyi istiyordu.
Ahh o küçük prensesi onu deli ediyordu. Yüzü, sesi, hareketleri onu alıp sadece kendine saklamak istemesi için yeterliydi. Onun için bütün her şeyden vazgeçerdi. Canından bile... Ama şu anlık bunu onun bile bilmesine gerek yoktu. Onu kimse bilmemeliydi ama artık dayanamıyordu. Bu yüzden hiç olmadığı kadar dikkatli olmalıydı çünkü düşmanları onu öğrenirse sırf ona zarar verebilmek için Prensesini kullanırlardı. Adam kendi kendine "Olmaz, izin vermem." dedi. Bunun düşüncesi bile onun için çok kötüydü, o olmadan yapamazdı artık. Küçük sevgilisi daha ona hazır değildi. Korkutmak istemiyordu ama korkacaktı.
Cihangir'den:
Yorgunum, her zaman ki gibi sinirliyim. Kimse beni sakinleştiremez. Ondan başka kimse... O yüzden her gün yaptığım gibi yine telefonumdan fotoğrafını açtım. Uzaktan sevmek bana göre değil, daha doğrusu sevmek bana göre değil. Bu zifiri kalbim onu çok üzebilir. Hiçbir şeyden korkmayan ben bu küçük kızı üzmekten, ağlatmaktan ölesiye korkuyorum. Bunu kabullenmek zor. Daha yeni alıştım bu duyguya.
"Bebeğim benim, güzelliğim, küçük sevgilim... Benim olacaksın. Kendi isteğinle benim olacaksın."
Dayanamıyorum artık, beni bilmesi gerek. Ona ihtiyacım var. Yüzümdeki tebessümün sahibi artık yanımda olmalı. Beni reddederse ne yapacağım hakkında bir fikrim yok. Hatta düşünmek istemiyorum bu konuyu.
Bebeğimin yüzünü severken kapı çaldı. Kim şimdi bu! Daha yeni sakinleşmişken... "Gel!" Gelen benim sağ kolum Ömer'di. "Abi müsait misin?" "Müsait olmasam neden 'gel' diyeyim lan?!" "Haklısın abi." "Söyle. Niye geldin?" "Abi istediğin adamı aldık. Şu an mahzende, emrettiğin gibi baş aşağı bağladık." "Güzel, gidelim."
Bu adam benim bebeğime onun izni olmadan dokundu ki izin verse bile benden başka kimse ona dokunamaz. Eğer buna cüret edip dokunursa o dokunduğu uzvunu koparırım, keserim, köpeğime parçalatırım ve şimdi de bunlardan birisini yapmaya gidiyorum. Ona dokunan herkese yapmıyorum bunu tabi ki, gerçi düşünüyorum ama neyse.
Bu adam benim kızımın özel yerlerine sanki yanlışlıkla oluyormuş gibi dokunmaya çalıştı. Tabi benim güzelim zeki bir kız olduğu için adamın amacını anladı ve hemen uzaklaştı. Ben kavga çıkartır zannediyordum ama yapmadı. Daha sonra bu durumu öğrendiğimde küçüğümün güvenliğini sağlamak için peşine taktığım adamlara emrederek o orospu çocuğunu bana getirmelerini söyledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN ŞEHVETİ (+18)
ChickLitNefesi kesiliyor. Bu adamın her dokunuşu, en ufak bir teması bu küçük kadının nefesini son damlasına kadar tüketiyor ve yeniden hayat veriyor. Her seferinde onun güçlü elleri önce onu öldürüyor ve sonra yeniden yaşama döndürüyor. Yeniden, yeniden ve...