|𝘽𝙤𝙡𝙪𝙢 9- 𝘼𝙣𝙣𝙖 𝙗𝙞𝙡𝙞𝙮𝙤𝙧

330 25 7
                                    

𝚂𝚊𝚊𝚝 11:50
𝙳𝚊𝚗𝚜 𝚖𝚎𝚛𝚔𝚎𝚣𝚒𝚗𝚒𝚗 𝚊𝚗𝚊 𝚜𝚊𝚕𝚘𝚗𝚞

Güzeldi. Her gün ve her saat sanki daha da güzelleşiyor, beni kendine muhtaç bir adammış gibi eksenine çekiyordu. Onun yörüngesinde takılı kalmış bir gezegendim.

Anna yanımda oturmuş locadan gösteriyi izliyor, omuzlarına örttüğüm cekete rağmen hiçbir şey kaybetmediği ışıltısıyla locayı aydınlatıyordu. Gösteri sırası Taehyung'daydı. Kıvrak hareketlerini ortaya her serdiğinde seyircilerin zevkli bakışları artarak Taehyung'u onlardan saklamak istememe sebep oluyordu. Bencilce miydi, muhtemelen.

Son kez etrafında dönerek sağ bacağını başından yukarı kaldırdı ters takla atarak ayakları üzerinde durdu. Gözleri benimkilere dokundu, dudakları dünyanın en güzel gülümsemesiyle aydınlandı.. Dudaklarımı oynatarak ona 'aferin' dedim ve sonra bakışlarımı üzerinden çektim.

"Taehyung'un sana bakarken daha içten gülümsediğini fark etmiş miydin?"

Anna'nın soğuk bir tonlamayla sorduğu soru zihnimde hayali şimşekler çaktırırken bakışlarımı yavaşça ona çevirdim, bana değil doğrudan selamlaşma faslını sürdüren Taehyung'a bakıyordu. Gözlerindeki buz tutmuş ifadeyi görmeyeli epey olduğunu fark ettim, o kıskanç kız çocuğu geri gelmişti.

"Anna.." Yavaşça bana döndü, göz pınarlarında ufak pırıltılar vardı ama bunun makyajının bir parçası olduğunu sanmıyordum. "Taehyung'la aranda ne var abi?" Derin bir nefes aldım, onunla konuşmak istiyordum zaten ancak kendi kendine anlamasını beklememiştim.

"Sevgiliyiz ve belki bundan daha fazlası."

Gözlerini yeniden Taehyung'a çevirdiğinde bu kez bir damla gözyaşı aşağı kaydı. Nasıl hissediyordu, ihanete uğramış mıydı ya da biricik abisini ve arkadaşını kendi elleriyle birleştirdiği için pişman mıydı? Belki çocukluktan kalma travmalarını tekrardan yaşıyordu. Stephanie gittiğinden beri bana karşı daha korumacı davranıyordu.

"Taehyung iyi biridir ve çabuk incinir, umarım onu incitmezsin."

Elinin tersiyle gözündeki yaşı sildi, ceketi omuzlarından yavaşça kaydırıp bana geri verdi ve hüzünlü bir şekilde gülümsedi. "Umarım bir kardeşim daha benden uzaklaşmaz." Bir şey söylememe izin vermeden locadan çıkmaya yeltendi, neredeyse girişteki Taehyung'a çarpıyordu. Onu gördüğünde nefesini tutup hızla dışarı çıktı.

"Ah, onun nesi var?"

Yanıma gelip kollarımın arasına girdi, saçlarına tüy kadar hafif bir öpücük kondururken kollarım belini buldu. "Anna biliyor." dedim kısaca. Bir süre hiçbir şey söylemeden durdu ve sonra gözlerini bana çevirdi. "Çok üzülmüştür Jungkook, seni kaybetmekten çok korktuğunu söylemişti bana.." Dudakları kendiliğinden büzüldü, ağlamaklı bir ifadeyle bana baktığında onu ısırmak istedim. Gerçekten.. Bu kadar tatlı olması her şeyin aleyhineydi.

"Ben hallederim ama önce biraz bebeğimin tadını çıkarmak istiyorum."

Boynundan aşağı ince bir yol çizerek indim. "Biri görecek komutan Jeon." diye çemkirdi ama onu dinlemeden köprücük kemiklerine dişlerimi geçirdim. Küçük bir inleme dudakları arasından firar ederek locaya renk verdi.

"Gösteride bir harikaydın, annenin karnından bir balet olarak çıkmadığına emin misin?"

Kıkırdayarak ensemdeki saçlara parmaklarını geçirdi ve saç tutamlarımı okşadı.

"Bilmiyorum ama siz kesinlikle benim adamım olmak için doğmuşsunuz."

Parmak boğumlarım beyazlayana kadar belini sıktığımı fark etmedim. Her sözü bedenime komut yağdırıyor gibiydi. Komutan Jeon ve onun küçük sevgilisi Balet Kim Taehyung. Birbirimize böyle zıt olmamız beni fazlasıyla tahrik ediyordu.

ballet, 𝓽𝓪𝓮𝓴𝓸𝓸𝓴Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin