Yoongi ve Jimin'in huzurundan bir parça bırakıp gittiği evde kendi huzurumuzu bulamaz olmuştuk.
Taehyung onunla birlikte yaşamaya başladığım günden bu yana ilk kez bu kadar çok kabus görüyor, her gece nefes nefese uyanıyor ve ben ona sarılıp geçtiğini söyleyene dek ağlıyordu. Bale gösterileri arttıkça okulla bağını kesmeye başlamıştı, çok yoruluyordu. İnce bedeninin her defasında daha da inceldiğini fark ediyordum ama ne yaparsam yapayım onu yemek yemeye ikna edemiyordum. Bu gün de dünkünden farklı değildi.
"Bebeğim yemek yemelisin."
Çorba kaşığını dudaklarına doğru götürdüğüm sırada sızlanarak başını omzuma gömdü, iki buçuk saat boyunca sadece üç kaşık içirebildiğim çorbayı kenara çekmeden önce sıkıntılı bir nefes aldım. "Taehyung açlıktan ölmeni istemiyorum, üç gündür sadece su içiyorsun ve bu sağlığın için çok zararlı." Hıçkırıklarla sarsılan omuzlarını tutup küçük bedenini sıkıca sardım. Artık sarılmalarımızın içinde bile mutluluk yoktu.
"Jungkook, ben korkuyorum.."
Tırnaklarını geçirdiği tenimde bir ıslaklık hissettim ama aldırmadım, saçlarına kondurduğum öpücüklerin arasında sakinleşmeye çalışıyordu. Başarabiliyor muydu? Hayır ancak deniyordu. "Bana seni korkutan şeyin ne olduğunu söyle sevgilim." Sözlerim ağlamasının şiddettini daha da arttırırken tenimdeki ıslaklık fazlalaştı.
"Beni bırakacaksın, senin için doğru kişi olmadığımı anlayınca beni bırakıp gideceksin."
Son zamanlarda sık sık tekrarladığı şeyi yeniden dile getirdi, onu bırakacağıma inanıyordu. Ne düşündüğünü bilmiyordum ama Tanrı'dan çok inandığı bir şey varsa o da onu bırakıp gideceğimdi. Bunun mümkün olmadığını söylememe rağmen korkusu son bulmuyordu.
"Taehyung sen benim için doğru kişisin, seni hiçbir zaman bırakmayacağım. Bunu sana her gün söylüyorum bebeğim."
Yine de ağlamaya devam etti. Yaşadığımız son bir haftayı düşündüğümde tek yaptığımızın sevişmek, uyumak ve Taehyung'un kabuslarını birlikte engellemeye çalışmak olduğunu fark ettim. Onu acıtan her neyse ikimizi de kötü etkiliyordu. Taehyung'u kaybetmek istemiyordum.
"Neden seni bırakacağımı düşünüyorsun bebeğim söyle bana."
Islak gözlerini benimkilere çevirip çehremi inceledi. "Ben sorunluyum.. her şeyi kafama takıyorum, takıntılıyım. Senin için yeterli değilim, tecrübesiz bir çocuğum ve seni tatmin edemiyorum. Bir gün sıkılacaksın, sıkılıp beni bırakacaksın. "
Kucağımdan kalkmaya çalıştı ama onu durdurdum. Gözyaşlarıyla ıslanmış dudaklarına hatrı sayılır bir öpücük kondurdum, başparmaklarım gözyaşlarını silmek için gözünün altını turladı ve sırtının okşanmasına ihtiyaç duyan bir bebek gibi titremeye devam eden Taehyung'u kendime çektim. Böyle hissetmenin nasıl bir his olduğunu asla öğrenemeyecektim ama biraz düşününce bile boğucu geldiğinin farkındaydım.
"Yetersiz olduğunu hiç söylemedim çünkü hiçbir şey yapmasan bile bana yettiğini biliyorum. Ben seninle tanışmadan önce eski bir komutandan fazlası değildim, şimdi mutlu bir adamım Taehyung. Küçük sevgilisi evin içinde yavru kedi gibi gezerken onu izleyerek huzurlu bir uykuya dalan mutlu bir adamım."
Yeniden dudaklarına kapandım ve bu kez öpücüğümüzün kendine ait hisleri vardı. Tuzlu tat çatlak dudaklarımı kutsadı.
"Sadece seni öperken bile tahrik olduğumu, öylece dursan da seni nefessiz bırakana kadar aşka boğmak istediğimi ya da seni bir tohum gibi yatağıma gömmek istediğimi bilmiyorsun değil mi?"