"İnsan bazen ruhen çok yara alır, evet her şeyde dik durur ama o dik duruşun altında nasıl yara alan bir ruh olduğunu hiç kimse hiçbir zaman bilemez. O kişi dik duruşunun altında yatan yaralı ruhunu hiç kimseye göstermez. O yaralarını kendi kapatmaya çalışır. Hiç kimseye o yaralı ruhunu göstermez ki insanlar ona karşı kullanmasın o yaraları."
Aklımda olan düşünceleri defterime not ediyordum. Sabah erken kalkmış yarım kalan kitabımı okumaya devam etmiştim. Yine güçlü kadın karakterin olduğu bir kitaptı, kitabı bitirdikten sonra aklıma bu satırlar gelmişti ve defterime not etmeden duramamıştım.
Dün partiden biraz geç gelmiştik, yorgunluktan hemen üstümü değiştirip uyumuştum. Akşam geç uyumama rağmen sabah erken kalkmıştım. Defterime not aldıktan sonra kitaplığa geri koydum. Telefonumu elime alıp yatağa oturdum, telefona gelen mesajları kontrol ederken Murat'ın "Günaydın." mesajını gördüm. Sabahın bu saatinde uyanık mıydı? "Günaydın." diye yazdıktan bir iki dakika sonra "Bu saatte ne oldu da uyanıksın?" diye cevap verdi.
"Erken uyandım öyle, sen neden uyanıksın?"
"Uyku tutmadı." dediğinde meraklandım.
"Neden?"
Sorduğum soruya "Bilmem." diye cevap vermesi niye uyumadığına bir cevap değildi ama bir şey demedim. Ben telefonda en son yazdığı cevaba bakarken bir mesaj daha geldi.
"Sahilde yürüyelim mi?"
"Olur."
Ben tam üstümü giyinmek için kalkmıştım ki bir mesaj daha geldi.
"Üstünü sıkı giyin hava soğuk."
"Sende." diye yazdıktan sonra hızlıca hazırlanmaya başladım. Artık havalar soğumuştu. Üstüme ince mavi renk kazak , altıma da siyah eşofmanımı giydim. Saçlarımı da tepemde atkuyruğu yaptım. Hazırdım, Murat geldiğinde krem ceketimi üstüme giyip çıkacaktım.
Sözde beş dakikaya geliyordu, yarım saat oldu hala gelmemişti. Son kez nerede kaldığını sormak için aradığımda zil çaldı. Camdan dışarı baktığımda Murat'ın dışarıda beni beklediğini gördüm.
Murat'ta o sırada cama baktığı için beni gördü, bana bakıp tebessüm etti. Camı açıp "Hemen geliyorum." dediğimde başını salladı. Askılıktan ceketimi alıp üstüme giydim, ayakkabılarımı da giydikten sonra kapıyı kilitleyip aşağı indim.
Aşağı indiğimde duvara yaslanmış beni bekliyordu. Beni gördüğünde kollarını açtı, kapıyı kapatıp ona doğru koştum ve sarıldım. Daha dün birlikteydik ama özlemiştim. O da bana sarıldı ve saçlarımı öptü. Başımı kaldırıp ona baktığımda oda bana bakıyordu. İkimizde tebessüm ettik. Sarılmayı bıraktığımızda elimi tut ve beraber bahçeden çıktık.
Beraber sahilde yürüyorduk ki aklıma dün "Ben sana anlatırım güzelim." dediği geldi.
"Murat."
"Efendim güzelim."
"Dün partide Anıl dediğiniz çocuğun dediğini anlatacaktın bana." Dediğimde bana baktı ve "Evet." dedi.
"Şimdi anlatsan olur mu?" dediğimde bana bakıp gülümsedi ve "Anlatıyım." dedi.
"Anıl bizim ortaokuldan arkadaşımız aynı sınıftaydık. Biz ortaokulda da hep böyle beraberdik ne yaparsak hep beraber yapardık." Dediğinde gülümseyerek bana baktı onu dinlediğimi fark edince anlatmaya devam etti.
"Bir gün bu Anıl'ın dikkatini çekmişti ve bizim yanımıza gelip, neden hiç ayrılmadığımızı sordu. Biz de küçüklüğümüzden beri arkadaş olduğumuzu ve birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu anlattık. Sonra bilekliklerimizi fark etmiş olmalı ki onları nerden aldınız diye sordu." Bana bakıp tebessüm etti. "Bilekliklerimizin sadece bize özel olduğunu ve bunu bizim birbirimize bu kadar bağlı olmamızı sağlayan arkadaşımızın yaptığını söyledik. İlk başta şaşırdı ve o arkadaşınız kim diye sorunca seni anlattık. Tabi İnci anlatmaya başladı olanları ama hepimiz araya girdik bir şeyler ekledik. O günden sonra Anıl'la ne zaman arkadaşlık hakkında konuşsak hep senden bahsederdik. Ondan dolayı dillerinden düşmeyen kız sen misin dedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız kayması
Teen Fiction8 arkadaştan biri yıllar önce bilinmedik bir nedenden dolayı ayrılmak zorunda kalır. Yıllar sonra kız ayrıldığı arkadaşlarıyla karşılaşır fakat ne kız nede arkadaşları onu hatırlar... Hiç bir şey eskisi gibi değildir...