Yerden acıyla inleyerek ayağa kalktım. Bildiğim kadarıyla sabahtı.Dün gece iyice dayak yemiştim, her yerim acı içindeydi.Soobin ve Yeonjun beni arıyor olmalılar. Bir şeyler yapmalı, burada bir gün daha kalmamalıydım.Kilitli kalmak işleri daha da bozmuştu. Birkaç dakika sonra görevlilerden biri elinde bir tabakla odanın kapısından içeri girdi.
"Patron bunları yemeni söyledi" diyerek tabağı önüme bıraktı.
"Ricky nasıl?"
"Seni ilgilendirmeyen şeyler için endişelenme" Eğilip yanıma oturdu.
"Şimdi dediğimi yap, patronun kızmasına izin verme" Sonra kalkıp gitti. Dün bana yaptıklarını çabuk unutacağımı sandılar. Hiçbir şey yiyecek durumda bile değildim. Önümde kalan yemek tabağını ittim ve tekrar yere düştüm. Gözlerim otomatik olarak kapanmak üzereyken kulaklarımda çınlayan silah sesiyle aniden irkildim. Ne olduğunu görmek için yerden kalkıp pencereden dışarı bakmaya çalıştım. Yeonjun'u gördüm, yüz ifadesinin uzaktan bile değiştiğini görebiliyordum. Burada olduğumu öğrenmiş olmalı.Şu anda hayatının tehlikede olduğunu hissettim.Umarım Jiwoong ona kötü bir şey yapmaz. Direkt kapıya vurmaya başladım. Tam bu sırada kapı açıldığında koruma beni itti.
"Götür beni" Beni aşağıya götüreceklerini anladım. Kollarımdan tutup beni odadan çıkardılar. Sessizdi. Merdivenlerden indiğimde gördüğüm ortam karşısında şaşırdım. Öncekine göre daha sessizdi. Jiwoong ve Yeonjun oturma odasında oturuyorlardı. Yeonjun beni görür görmez ayağa kalktı ama Jiwoong onun bunu yapmasını engelledi.Beni böyle görünce öfkenin yerini üzüntü ile takaslamıştı.
"Bunu kendin yaptın, eğer iyi bir insan olsaydın babanın mirası bana değil sana kalırdı"Ortam daha da gerginleşti ve bana doğrultulan silah beni daha da tedirgin etti.
"Son kez soruyorum imzala. Oğlu benim, mirası da benim olmalı?"
"Taehyun'u rahat bırakın, bu bizim işimiz"
"İmza"
"Tamam imzalayacağım" Jiwoong, Yeonjun'un kabul etmesinden duyduğu memnuniyeti gösterdi.
"Şimdi silahı bırak"
"Baba?" Benim konuşmamla ikilinin odağı kapıdan geçen iki kişiye odaklandı. Babam ve erkek arkadaşı Seonghwa. Korumaları da onu takip etti. Babamın işaretiyle içeri geçtiler.
"Bay Lee Dong Wook, bu bir tesadüf mü yoksa biri sizi buraya mı davet etti?" Jiwoong bunu Yeonjun'a bakarken söyledi.
"Evet, Yeonjun beni buraya davet etti. Şimdi oğlumu bırakın ve siz ikiniz işinize devam edin" Şaşırmıştım. Bana ilk kez oğlum diyordu ama bunun sahte olduğunu umuyordum. Buraya Yeonjun'un ısrarı ile geldiğine eminim.
"Oğlum?bunu biraz geç olmadımı baba?" Sonunda sessizliğimi bozdum. Yeonjun'un bakışları bana babanı buraya getirmemin yanlış bir fikir olduğunu düşündürdü.
"Neden sakinsin? Gerçeği söylediğimde böyle mi oluyor?"
"Benimle doğru konuş"
"Yeterince doğruyu söylüyorum, neden buradasın? Benim için mi yoksa bu senin çıkarına mı?" Bu konuyu konuşmanın yeri burası mı bilmiyorum ama tam burada kendimi aklamak istedim.
"Her şeyi bu duruma getiren sensin"
"Ne getirdim? Neden bana suçumdan hiç bahsetmedin?"Bu herkes için bir soru işareti olduğu için mi bizi sakince izliyorlardı? Umurumda değildi, bugün babamla yüzleşecektim.
"Neden yanında başkası var baba? Annemi unuttuğun için mi?"
"O senin annen falan değildi"
Babamın sesi yükselirken ben de aynı şekilde cevap vermeye başladım."Ama o beni oğlu olarak görüyordu, ben onun ilk çocuğuydum, bunu hep söylerdi" Sesimin titrek olup olmaması umurumda bile değildi. Ağlamaktan bile çekinmedim.
"Evet, ben bir yetimim ama bu her şeyin sonu olmamalıydı"
"Sen onun sonu oldun"babamın sözüyle artık arkamda duramayacağını hissettim. Bunu söyleyeceğini biliyordum. O hâlâ aynı, hep aynı kişi olacaktı.
"Hâlâ beni suçluyorsun, bu benim hatam değildi" etrafta şaşkın yüzler vardı, kimse bunu tahmin edemezdi.
"Onu kaybetmek istemezdim"kendi kendime fısıldadım. Tuttuğum gözyaşlarımı çoktan dökmüştüm. Yeonjun'un benim kadar hissettiğini görmek zor değildi. Jiwoong'un adamlarının silahları hâlâ kafama doğrultulmuş halde orada duruyordum.Zayıf olmamalıydım ama diğer her şey beni yere itti. Babamın beni dinlerkenki ifadesi, bunu anlamıyorum, nasıl olur da bir insan pişmanlık duygusundan bu kadar uzak olabilir.
"Aile dramı bittiyse işimize dönelim" Jiwoong belgeleri işaret etti.
"Baban sana köpek muamelesi yapmakta haklıydı" Seonghwa'nın konuşması Jiwoong'u güldürmüştü.
"Seni tanımıyorum bile, bu yüzden çeneni kapa"
"Belgeleri imzalayacağım" Yeonjun'un bunu yapmak için bu kadar zor durumda kalmasını engelleyemedim.Artık mekanı bile yoktu.
"Öldürecek mi? Bırakın yapsın ama ona istediğini vermeyin" Yeonjun sözlerime bile dikkat etmedi. Babamın buradan ayrılmaya çalıştığına tanık oldum ama Seonghwan onu çekerek durdurdu. Jiwoong imzalı kağıtları almak için Yeonjun'a yaklaştığında hızlı davrandı ve Jiwoong'un elinde tuttuğu silahı almaya çalıştı.Kullaklarım çınladı,ne olduğunu anlayamasam da ikisinin de bakışları beni buldu. Kurşunu yemiş olmalıyım.
Senaryo başından beri böyleydi(
Artık finale yaklaştık, bölümlere oy vermeyi unutmayın)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Distance | taejun
RomanceHer gün yattığım biriyle ciddi bir ilişki içinde olmayı düşünebilir miyim sence?