8. Bölüm

136 8 0
                                    

Hejan yüzündeki gülümseme ile duruyordu, bi' süre sonra kendine gelmiş altınlarını takmak için makyaj masasının karşısına geçmişti.

Dudakları hafif şişmiş ve kızarmıştı. Hejan çok mutluydu çünkü artık kabul ediyordu, Baran'ı seviyordu hemde deli gibi ondan etkileniyordu onun bir bakışı dokunuşu, sözleri her şeyi Hejanı deli gibi etkiliyordu.

Kapının açılmasıyla Baran banyodan çıkmış, Hejanin yanına gitmişti.

"Ne yapıyorsun güzelim" demiş yanağına derin ve uzun bir öpücük kondurmuştu. Dudağının kızardığını görmüş ve gülümsemişti Baran.

"Hiç biraz makyaj yaparım sonra yeni gelin olduğum için altın takarım, sende saat tak yakışıyor sana" sonra aklına Diclenin gelmesi ile durmuş konuşmaya başlamıştı. "Yok yada takma şimdi o Dicle de geliyor ay bide 1-2 hafta burada kalacakmış ya" ellerini yüzüne kapatmıştı Hejan. Deli gibi düşünüyordu aklına türlü türlü fikirler gelip deli gibi kıskanıyordu..

"Ne Dicle ne başkası bebegim ben gözlerimi, kalbimi, senin gözlerine ve kalbine mühürlemişim, başkası beni ilgilendirmez. Hem sen neden makyaj yapıyorsun ki o kadar kişinin arasında sen zaten güzelsin" sonda toplamıştı Baran. Karısı güzel ve etkileyiciydi Makyaj yapınca daha da etkileyici olur diye düşünüyordu.

Kahve tonlarında rujunu sürmüştü Hejan. Baran ise dudaklarına odaklanmış bakıyordu.

"Oldumu ya acaba" diye kendi kendine konuşuyordu Hejan.

"Sen her halinle güzelsin Hatunum" demiş yüzünün her yerine minik minik öpücük kondurmuştu.

"Hem benim sana bir sürprizim var" demiş, çekmeceden bir kutu çıkarmıştı Baran. Kutuyu açmış ve Hejana vermişti.
Kutunun içinde "BaranHejan" yazılı altın kolye vardı. Hejan kolyeyi görünce çok mutlu olmuştu hemde çok çünkü bu kolye çok özel ve güzeldi.

"Senin için yaptırdım bebeğim umarım beğenirsin" demiş dudağına minik bi' buse kondurmuştu..

"Ben çok teşekkür ederim sevgilim bu çok güzel hiç çıkarmacayağım" demiş boynuna sarılıp öpmüştü.

Baran kolyeyi alıp, Hejanin boynuna takmıştı. Ve yanağına öpücük kondurmuştu. Hemen diğer kolye bilekliklerini takmasına yardım etmişti Baran.

Ellerini uzatıp "hadi inelim birtanem" demiş ve ellerini tutmuştu Baran.

Aşağıya indiklerinde herkes oturmuştu misafirlerde gelmişti. Baran ve Hejan büyüklerin elini öpmüş oturmuştu. Hejan o kadar çok güzel olmuştu ki Baran gözlerini alamıyordu.

"Eee Helin miydi, a yok o İstanbulda olan kızdı" hemen boş konuşmaya başlamıştı Dicle.

"Hejan Dicle Hejan Helin kim bilmiyorum ama Hejan benim adım" Kız gelir gelmez sinirlerini bozmuştu resmen.

"Ee Baran Ağam hayırlı olsun" demiş bu sefer Barana dönmüştü Dicle.

"Sağol Dicle" soğuk ve samimi olmayan ses tonu ile söylemişti Baran.

"Hawar biz mutfağa gidelim bakalım eksik bir şey varmı" diye kalkmıştı Hejan. Peşlerinden Diclede mutfağa gelmişti hemen zehrini Diljin ile akıtmaya başlamışlardı.

"Ee Hejan Hanım, nasıl alıştın mı Baran Ağaya pardon Ağama" son kelimeyi bastırarak söylüyordu Dicle.

"Ay yok be Dicle daha kadınlık yapıp çarşafı anneme veremedi ne alışması bence kısır" bunu söyleyen Diljindi.

"Bak Diljin seninle bu konu hakkinda konuşmuştuk değil mi. Dicle 'ağam' demeyi kes cidden sinir ediyorsun. Ayrica benim özel konularından sizene" sinirle söylemişti Hejan çünkü bu iki kadin cidden sinir bozucuydu. İlk mutfaktan Hejan çıkmıştı, sonra Hawar çıkmıştı. Ve hep birlikte masaya geçmişlerdi. Hejanın tüm morali bozulmuştu, yemek yiyesi bile yoktu.

TÖRE KURBANIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin