İlk Bakış (.1)

256 17 4
                                    

Uykulu gözlerimi duyduğum sessiz inleme'lerle araladım.

Kafamı yan çevirdiğimde iniltilerin Alkan'dan geldiğini fark ettim yattığım koltuktan hızla doğruldum.
Üç koca adımda Alkan'ın yanında dizlerimin üzerine çöktüm.

Yine yumrularını sıkıyor, anlamsız mırıltılar çıkarıyordu.
"Alkan beni duyabiliyor musun" Diye sordum alnında biriken teri baş ucuna bıraktığım mendille silerken.

Kafasını sağa, sola yavaşça salladı bunu beni duyduğu içinmi yoksa başka birşey içinmi yaptı bilemiyorum.

Yanık elinin yumruğunu sıkınca canı acımış olmalıki güçlüce inledi.
Daha fazla kendine zarar vermemesi için yanık olan elini tuttum.
Ellerimi, ellinin üzerinde hissedince aniden irkildi ne olduğunu bile anlayamadan sağ elini boğazımda hissettim gözleri yavaşça aralandı.

Ellerimi boğazımda hissettiğim baskıyla sağ ellinin üzerine koymak için hızla çekiyordumki Sağ bileğimi kavradı.
Sol elimle, sağ bileğini tutum itmeyi denedim ama başaramadım. Fazlasıyla güçlüydü.

"Se- sen kim- kimsin. "
"Be-ben Zelal. "
"Sa-sana ya-yardım edi-edicem"
Boğazımı sıkan el yüzünden nefesimi toparlayıp konuşmakta zorlansamda kendimi ifade etmeyi denedim.

"Zelal" Dedi hırıltılı çıkan bir sesle ardında eli sıktığı boğazımı rahat bıraktı. Bir kaç kez öksürerek nefesimi topladım.

Sağ elim hâlâ sol avucunun içindeydi. Elimi yavaşça çekmek istedim ama başarılı olamadım.
Günlerdir yaralı yatan bir adama göre fazla güçlüydü.

"Zelal" Dedi tekrardan ufak ufak kafasını salladı. "Zelal"
Avucunun içine hapsettiği elimi yavaşça bıraktı. İki elinide görebileceği kadar kaldırdı kısa sayılmayacak bir süre ellerini inceledi.

Ellerini incelemesi bitince yavaşca bana döndü. Siyah gözleri önce uzun ve kıvırcık saçlarıma takıldı dikkatlice inceledi kıvırcık saçlarımı. Ardından bakışları kahverengi harelerimle buluştu. Daha sonra bakışları burnuma ve çeneme düştü.

"Su"
"Ney? "
" Su verirmisin"
"He tamam. Hemen geliyorum"
Mutfağa koşup büyük bir bardak su doldurdum, hemen Alkan'ın yanına döndüm. Bardağı yere bırakıp Alkanı su içe bileceği kadar kaldırdım.
Yastığı sırtına destek yapıp geri çekildim.

Bardağı Alkan'a uzattım. Uzun ve ince parmakları bardağı sardı ama sanki ağır bir şey tutuyormuş gibi zorlandı. Eline aldığı bardağı dudaklarına götüremeden yere indirdi.
Oysa boğazımı sıkarken oldukça güçlüydü.

"Yardım etmemi istermisin?"
"Gerek yok." Dedi derin bir soluk aldı.
"Kendim içerim."
"Peki" Yavaşça bardağı dudaklarına götürdü. Küçük bir yudum aldı, yutkunurken boğazı acımış olmalıki yüzünü ekşitti.

Hızlıca odayı taradı siyah hareleri.
"Zelal lavabo ne tarafta."diye sordu sesi pürüzlü ve kalındı.

"Koridorun bitiminden sola dön, havlu asılı olan kapı." Yüzüme tuhaf bir bakış attı.
Ellerini yere bastırarak doğrulmaya çalıştı. Canı acımış olmalıki yüzünü ekşitti, saftorik Zelal adam suyunu zor içti yardım etsene.

"Yardım edeyim. " Dizlerinin üzerinde duruyordu, bir elimi sırtından geçirip tutmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Cüssesi bana göre oldukça genişti. Bundan vazgeçtim sağ kolunu kaldırıp altına girdim. Alkan kalkmak için çabalamak yerine bana hayalet görmüş gibi bakmakla meşguldü.

Omuzumdan sarkan elini bileğinden tutum boşta kalan elimide sırtına destek yaptım. "Ağırlığını bana ver daha rahat kalkarsın" Sözümü dinledi ve ağırlığını bana verdi. Ağırlığını ver diyen ben değilmişim gibi Alkan ağırlığını verir vermez düştüm.

LİMON KOKUSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin