Bazı gecelerin sabahı olmaz. Bazı gecelerde insan ölür duyan olmaz.
Bazı gecelerde kalp ölür çığlığını bir kişi bile duymaz.Bu gece içimdeki çocuktan bana kalan kırıntılar öldü. Kimse duymadı.
Bütün insanlar birbirlerini duydu sanki bir bana kulaklarını tıkadı.
Geniş omuzlarım çökük. Her zaman dik duran başım eğik bir şekilde kabristana yürüyordum.Soğuk bir şubat gecesi olmasına rağmen üzerimde kısa kollu bir üst altımda ise kamuflaş kargo pantolonum vardı. Adımlarım yavaştı. Öyleki yanımdan geçen insanların tedirgin bakışları rahatsız ediciydi.
Ama hayır insanların tedirgin bakışlarının asıl sebebi bunlar değildi.
Asıl sebebi üzerimdeki kıyafetlerimin kanlarla kaplı olmasıydı. Artı olarak elimde kanlı bir kasatura vardı.Yanımdan geçen bir kadın yanındaki küçük kız çocuğunu benden saklamak ister gibi diğer yanına aldı. Kafamı kaldırmasamda hareketlerini hissedebiliyordum. Kadın çocuğu çeke çeke uzaklaştı. Annesinin çekiştirmesine uyan küçük kızın bakışları bendeydi. Hissediyordum.
Kafamı hafifçe kaldırdığımda küçük kızın omuzunun üzerinden bana baktığını gördüm. O'na bakmam O'nda bariz bir korku yaratmıştı. Ayakları birbirine dolandı. Annesinin elini tutmasına rağmen düştü.
Annesinin bakışları bana döndü. Korku içinde düşen çocuğunu yerden kaldırmaya çalışıyordu. Kasatura olan elimi arkama sakladım. Boşta kalan elimi cebime attım. Kardeşime aldığım gofreti küçük kıza uzattım.
Küçük kız tedirgindi ama bir yandan da çocukluğunun vermiş olduğu masumiyetiyle neden ona gofret uzattığımı sorguluyordu.
Annesi küçük kızı göğsüne çektiğinde kalbimde bir şey paramparça oldu. Olmaktan korktuğum kişiye dönüşmüştüm.
Kadına yaklaşmadan "ben kötü biri değilim" Diye fısıldadım.
Beni duydu mu duymadı mı emin değilim ama titreyen elini elimdeki gofrete uzattı. "Teşekkür ederiz" Diye mırıldandı.Burukça gülümsedim. Küçük kız el salladı ve onlardan uzaklaştım.
Köşe başından döndüğümde artık kabristan tam karşımdaydı. Adımlarım iki öne bir geriye gitmeye başladı. Keşke üzerimi değiştirseydim. Kardeşim beni böyle görmeseydi. Ama buna bile halim yoktu.Kabristanın büyük kapısından girdiğimde güvenlik görevlisi hafif göbekli adam önümü kesti. Çok sık görürdü beni burada ama bu kez o bile benden ürktü.
"Kuzgun... Ne bu halin oğlum?
Ne vardı sanki halimde. Alt tarafı ellerim ve kıyafetlerim kanlıydı.İşte insanlar böyledir. İçiniz kanarken kimse sizi görmez. Ne olduğunu sormaz. Ama eğer üzerinizdeki kıyafetler kirli yada eski ise herkezin sizin hakkınızda bir fikri olur bu fikri doğrulayıp kendilerini tatmin etmek içinse sizi kullanırlar.
Umursamazca omuz silktim.
"Ne varmış halimde?" Diye sordum.
Karşımdaki adam gerilmişti.
Ikına sıkına, "kötü gözüküyorsun" Diye mırıldandı. İlk kez kendim gibi sokakta gezmiştim ve biri bana kötü gözüküyorsun demişti.Adama daha fazla katlanamadım.
Omuzuna çarpıp kabristanın taşlı yolunda annem ve kardeşimin kabrine doğru yürüdüm.
Bir kanat sesi ilişti kulaklarıma gelmişti tek ve en sadık dostum.Kanat sesi yaklaştı. Başımın üzerinden bir şey geçti. Yanıma indi. Artık yoldaşım tam yanımda benimle yürüyordu. Yüzümde yorgun bir tebessümle kafamı yan çevirdim.
Başım zaten eğikti.